Yusuf elindeki rakıyı şerefe dercesine kaldırdı,
Yusuf- Hatırlıyorsun dimi? Ramazan aylarının başıydı, belediye hoparlöründe” Komünistler suları zehirledi” sakın suyu içmeyin anonsları yapılıyordu. Halkı kışkırtmak, harekete geçirmek istiyorlardı. Amerikan Ajanı Alexander Pech ve Amerikan Hükümeti Maraş olaylarıyla yetinmemiş, gözlerini Çorum’a dikmişti.
Ali- Bunu çoğu devlet adamı biliyordu ama engellemediler. Amerikan işbirlikçileri örgütlemiş. Çorum’da kardeşi kardeşe vurdurma planları adım adım hayata geçiyordu. Biliyorsun sağ ve sol guruplara silah ve patlayıcı verildi.
Yusuf- Sizinkiler Bakan Gün Sazak’ın 27 Mayıs 1980’de Ankara’da öldürdüler.
Ali- 1980 öncesi yıllarla ilgili ne kadarı gerçek ne kadarı efsane olduğu bilinmeyen komplo teorileri var. Bakan Sazak sürekli İngiltere Hükümeti ile görüşmeler yapıyor. İngiltere’nin MHP’ yi desteklemesi gerektiğini söylüyor. İç işlerine kadar ülkenin politikalarını İngilizlerle paylaşıyordu.
Yusuf-ABD ve özellikle CIA’in size olan destekleri de su götürmez bir gerçek Amerikalılar, Aydınlığa ve sol örgütlere desteğini vermekten hiç çekinmiyordu.
Ali- Sizinkilerde hiç geri durmuyor, MHP’nin çok önemli ismi, kendi isteğiyle İngiliz Büyükelçisini ziyaret ediyor. Komünistlere, solculara, aydınlıkçılara karşı bize destek verin, bizimle gizli ilişki içinde bulunun diyorlardı ki Ben Bakan Sazak’ın öldürülmesinin yersiz bir eylem olduğunu düşünenlerdenim. Ama tezgah öylesine dikkatli hazırlanmıştı ki hazırlanan komplonun dışına çıkılamadı.
Ali- İşte buda olayların önünü arkasını araştırmadan sizin alevlenmesine yetti. 28 Mayıs günü Çorum’un en işlek caddelerinde, gençlerden oluşan guruplar “Kanımız aksa da zafer İslam’ın kana kan intikam sloganlarıyla yürüyüşle başlamışlardı. Sadece Çorum’da değil, diğer illerden birçok sağcı gurup katılmıştı. Sloganlar atarak Aleviler ait dükkanlara saldırılmış, ateşe verilmişti. Alevi Sünni mahallere arasına barikatlar kurulmuştu. Aynı beyinlerimize kurulan barikatlar gibi.
Yusuf rakısından bir yudum aldı;
Ali-Sağcılar Alladdin Cami’nin komünistler tarafından yıkıldığını cami minarelerinden duyurmuştu. Bomba haberinin asılsız olduğunu camide anlatmaya çalışan Kazım Aras, gerçeğinin ortaya çıkmaması için sopa darbeleriyle dövülmüştü. Ne sular zehirlenmiş, nede cami yıkılmıştı. Halk bu olayların etkisiyle tekrar harekete geçmişti. Bu kez Alevilerde kendini savunuyor, olaylara dahil oluyordu. Elli yedi tane sol görüşlü insanı katlettiler ve yüzlerce insanın yaralanmasına sebep oldular. İnsanlar yakılmıştı, acımasız bir şekilde işkence ile öldürülmüştü.
Yusuf- Günümüzde ise psikolojik bir savaş var. Türkiye’deki sağ sol anlayışı batıdaki değerlerle örtüşmüyor. Geleneksel kültüre inanma, bu olaylara bağlılık gösterme, muhafazakar değerleri yüksek olan bayrak, millet, milli duygularını yüksek sesle ifade edenler, inanç değerlerine göre Sünni halkın büyük bir kısmı sağcı olarak nitelendiriliyor.
Ali- Nasıl da yanlış, bizde kültürümüze olabildiğine bağlıyız. Vatanımızı, milletimizi seviyoruz ayrıca milyonlarca sünni insan solcu. Bu bize son yıllarda yüklenen misyon. Türkiye’de son yıllarda değerlendirilen sağcılık ve solculuk kavramları giderek inanç değerlerine hapsedilir oldu. Özellikle sermaye kavramının, emperyalizmin çok dışına çıktı.
Yusuf- Bu konuda sana katılmamak imkansız. Sınıfsal bakış tamamen beyinlere, empoze edilen sağcılık ve solculuk kavramlarını oluşturdu. Irkçılığa kaymayan yurtseverlik anlamında bir milliyetçinin solcu olamayacağı gibi. Alevi bir iş adamının da sağcı olamayacağı sınıfsal bir bakış açısı oluştu.
Ali- Sol ideolojinin temel prensipleri; dayanışma, adalet, özgürlük ve kutsal değerlerdir. Bu noktada bizi farklı kılan otoriteye karşı sizin özgürlük ve toplumun değerlerini ön planda tutmanız. Aslında bu farklar birbirimizi öldürecek, yakacak, asacak, farklar olmamalı. Türkiye’yi dünyadan ayıran bir özellik var. Bizde sağ egemen değil, mutlak egemen. Şimdiye kadar yapılan seçimlerde ne yazık ki sol çoğunluğun oyunu alabilmiş değil. Bu sıra dışı durum genellikle dindarlık seviyesi ve askeri darbenin ardından sol mütemadiyen iktidara gelirken bizim ülkemizde tam tersi yaşanıyor.
Yusuf- Vatan sevgisi, milletine bağlılık, kardeşlik en önde gelen kavramlar olmalı. Yabancı sermaye ve küresel politikalar asla buna izin vermeyecek. Biz sağcı partileri sermaye sahiplerinin doğrultusunda gelişim kararı alırız. Buda kapitalizmdir.
Ali- İşte sermaye sahipleri, dev şirketler bu şekilde oluşuyorlar. Eğer bir parti solcu ise halkın gelir seviyesi ekonomi politikası onların asıl amacıdır. Sermaye sahipleri istekleri dikkate alınabilir ama tüm ekonomi bu duruma göre şekillenemez. Yani eğer halkın yaşam standartı yükselmeyecekse sermaye patronuna güle güle denilebilir.
İnanç ve etnik kimlikleri siyasal alandan uzaklaştıracak, inanç ve etnik bölünmeleri önleyecek ve o zaman siyaset kendi sosyal tabanı ile buluşabilecektir.
FACEBOOK YORUMLAR