17 Ağustos 2021 - 16:52 - Güncelleme: 17 Ağustos 2021 - 20:43
Değerli dostlar,
Palyaço denilince hemen hayalimizde; yüzü boyalı, koca göbekli, rengarenk elbiseli, yaptığı espri ve hareketleriyle çocukları kahkahaya boğan özel bir komedyen canlanır. Amacı çocukları güldürerek memnun ve mutlu etmektir. Tabi bu eğlenceden çocukların yanısıra büyükler de yararlanır, onlar da palyaçonun hareketlerine, şarkılarına gülmeden geçemezler..
Buradan yola çıkarak Türkiye’nin ilk palyaçosu ünvanına sahip “Palyaço Yakup-Yakup Topçuoğlu”ndan bahsedeceğim. Kendisi, palyaçoluğun yanısıra; profesyonel bir ressam, balıkadam, boksör, güreşçi ve müzisyen. İlk kez keman çalarak başlamış müzisyenliğe, bir süre trompet de üflemiş kendi ifadesiyle. Ancak, kendisine özel bir enstrüman oluşturarak müzisyenliğini başka bir boyuta taşımış. O da, “ağaç testeresine keman yayı"nı dokundurarak melodiler çalmak.
Yakup Topçuoğlu küçük yaşlarda kartondan Karagöz Hacivat yaparak, annesinin yemenisinden bir de perde hazırlayıp başlar gösteriye. Mahallenin çocuklarını toplayıp seanslar düzenler, gösterilerden kişi başı zamanın tırtıllı 1 kuruş alarak para kazanır. İşte bu gösteriler onu sahneye çıkmaya teşvik eder.
Komikleri ve komikliği çok seven Topçuoğlu, Bal Arıları, Ateş Böcekleri gibi zamanın komedyenlerini izler. Bu arada, yakın arkadaşı olan ünlü Türk Müziği yorumcusu Adnan Şenses’in ağabeyi Lütfü Ertuğral ile bir komedi grubu kurup “Palavracı Kardeşler” adıyla sahneye çıkarlar. 4-5 sene kadar sahne alırlar. Sahnelerin tanınmışları arasına giren ikili, bir çok gazino ve düğün salonunda program yapar. O dönemde ise Türkiye’de üç komedyen grubundan birisi olurlar. Ancak, Lütfü Ertuğral’ın hastalanıp vefat etmesi üzerine sahne hayatları sona erer.
Palyaçoluğa başlangıç
Bir arkadaşı Topçuoğlu’nu kızının doğum günü partisine davet eder. Doğum gününde bir çok çocuk bulunacağı için onları güldürmek üzere arkadaşının pijamasını giyer. Bayanlardan allık, ruj ve kaş kalemi alıp yüzüne makyaj yapar, karnına da yastık koyup kendisini palyaçoya benzetir. Zaman zaman sirklerde , filmlerde gösteri yapan palyaçoları izleyerek ilham alan Topçuoğlu, onların hareketlerini kendine özgü ortaya koyarak bir program yapar. Çocukların yanısıra büyüklerin de çok gülmesinden etkilenen Topçuoğlu, çocukların yüzündeki mutluluk kendisini büyüler ve o günden itibaren palyaço olmaya karar verir. Böylece Türkiye’de ilk Palyaço olarak ortaya çıkmış olur..
Testereden keman yayı ile melodi
Dünyada, tabi ki bir çok sıra dışı enstrümanın varlığını biliyoruz, duyuyoruz ama; odun testeresinden keman yayı(arşe) vasıtasıyla melodi çalan yoktur dersem abartmış olmam sanırım. Yakup Abi, büyük odun testeresinin sap kısmını iki bacağı arasında sıkıştırarak dik tuttuktan sonra, sağ eliyle keman yayını testerenin düz kısmına dokundururken, bir yandan da sağa sola eğerek şarkılar çalabiliyor.
Çıkan ses, biraz ıslık sesini andırsa da ağırlıklı olarak bir sopranonun söylediği aryayı çağrıştırıyor.. Ve ilginç tarafı çıkan ses, bulunduğunuz yerin her yanına sanki dönerek yayılıyor.. Gerçekten hayranlıkla dinleyebiliyorsunuz. Kendi icadı bu enstrümanı gösterilerinde kullanınca sahnede dolu dolu bir programa imza atmış olduğu gibi, çok daha sıcak bir atmosfer oluşmasına neden oluyor Yakup abi.
Halen 93 yaşında, yaklaşık 35 yıldır Çanakkale-Gökçeada’da yaşayan Yakup Abi ile 1982 yılından beri tanışırız. O yıllarda, zaman zaman kendisini haber yapmıştım. Kadıköy, Bahariye -Serasker Caddesi’ndeki dükkanında gitar, keman, ud gibi enstrümanlar satıp, müzik kasetleri doldurduğu yıllardı.
Çok sevecen; içi dışı bir, ard düşüncesi olmayan, gerçek bir dost, insanları çok seven, yardımsever ve Atatürk sevdalısı kişiliği ile tanınır Yakup Abi.
1972 yılında başladığı sahne hayatını Gökçeada’da küçük çapta bir cafe-restoran-pansiyon açarak sonlandırdı. Kuzu Limanı’nda açtığı “Palyaço Yakup’un yeri”ni yaklaşık 35 yıl işletti. Ama Palyaçoluğu rafa kaldırmayıp, gösterilerini bu defa kendi mekanında sürdürdü.
Gelen müşterilerin çocuklarına akşamları programlar yapardı. Eşi Vildan Hanım ile mutfakta birlikte yemek hazırlar ve servis de bizzat kendileri tarafından yapılırdı. Sahibi olup da, palyaço şovları yapan bir mekan belkide zor bulunur, hatta hiç yoktur. Yakup Abinin yıllar içinde müşterileri yoğunlaşmaya başladı ve artık rezervasyonsuz kimseyi kabul edemez hale geldi.
Pansiyonun bahçesini süsleyen, geleni gideni karşılayan büyük bir dinazor heykelini, Nemrut Dağı’ndaki devasa heykellerin benzerlerini, bir çok irili ufaklı heykelleri de kendi elleriyle yaptı.
Bu arada ünü ise Ada’nın her yanına yayılmaya başladı ve herkesin “Yakup Amcası” oluverdi. Belediye Başkanları, Gökçeada’nın ileri gelenleri, esnaf, herkes iyi tanıyor. Hatta, her hangi bir yerden taksiye binip, “Palyaço Yakup” deyin, hemen sizi adrese teslim götürürler.
Zaten 2018 yılında, Gökçeada Belediye Meclisi’nin kararıyla evinin yer aldığı sokağa “Palyaço Yakup Sokağı” adı verildi.
Yakup Abi, uzun yıllar balıkadamlık da yaptı. Metrelerce derine dalıp zıpkınla balık avlar, avladığı balıkları kendi mekanında pişirip servis eder veya eşe dosta verirdi.
Boks ve güreş hayatı da bu kadar uğraşısı arasında fazla uzun sürmez ama, bazı müsabakalarda dereceler elde etmiş durumdadır.
Profesyonel Ressam
Yazımın başında Yakup Abi’nin çok yönlü; “beş parmağında beş marifet” anlamında bahsettiğim sanatçı kişiliğinin içinde profesyonel ressamlık da yer alır.
Sahne hayatından fırsat bulduğu zamanlarda resim çalışmalarına da ağırlık verdi. Büyük, küçük ebatlarda 100’den fazla birbirinden güzel, adeta tanınmış ressamların yapıtlarına eşdeğer, görenlerin hayran olduğu eserler ortaya koydu. Herhangi bir alana bağlı kalmadan, serbest türde resimler üretti. Karakalem çalışması görünümü veren tabloları bile beyaz tuval üzerine siyah yağlı boya çalıştı.
Bu arada Yakup Abi; eşi Vildan Hanım’ın memleketi Edirne’de de iyi tanınır. Orada da sanat çalışmalarına devam ederek, kişisel sergiler düzenledi.
Ancak, yıllar yılları kovalarken Yakup Abi, 4-5 yıl önce geçirdiği hastalıklar ve ameliyatlar nedeniyle çok sevdiği pansiyonunu devretmek zorunda kaldı. Yakup Abi şimdilerde Gökçeada’nın sakin ve sessiz bir yerinde bulunan evinde eşi Vildan Hanım ile birlikte hayatını sürdürüyor. Tabi, adeta sıraya girmiş gibi sevenleri kendisini akın akın ziyarete geliyor.
Yıllardır pansiyonuna hep davet etmiş ama bir türlü gitmek kısmet olamamıştı. Ancak geçtiğimiz hafta yaklaşık 40 yıl sonra kendisini ziyaret edip nihayet hasret giderebildik.
*** Türkiye’de bu kadar sanat aşığı, en önemlisi bu kadar hayata bağlı olan belki de çok az insan vardır. Yaşına rağmen hala enerji dolu ve vazgeçilmez espri yumağı.
Yaşadığı onca sorun, geçirdiği onca sıkıntı; onu hiç ama hiç hayattan koparamamış, bilakis azimle sımsıkı bağlanmış… Hala çocukla çocuk olabilecek kadar da, "çocuk!.." kendisi..
Yakup Abiye eşi Vildan hanım ile birlikte, sağlık ve mutluluk içinde yaşamlarını dolu dolu sürdürmelerini diliyorum.
*** Satırlarımı, “Palyaço Yakup”un kendisinin yazdığı bir şiirle noktalıyorum.
Hoşçakalın
Palyaço Nedir? Palyaço Kimdir?
Palyaço demek duygu demektir. Duygu ise başka bir insan demektir. Sizi güldüren, Sizi eğlendiren, Sizi eğitir, gülerken Onun gözlerinden yaşlar iner. Ama akşamları görünmeyen Bazen gelir, midesi bom boştur. Yüreği ise dopdoludur. Palyaço hayat doludur. Palyaço sevgi doludur, Bazen az konuşur, Konuştuğunda sözleri mesaj doludur, Palyaçoyu anlaması zordur. Bazen ne demek istedi diye sordurur, İşte O, PALYAÇO’DUR, İşte O, PALYAÇO YAKUP’ tur…..