Mehmet ÜNLÜ

Mehmet ÜNLÜ

[email protected]

MÜZİKLE TEDAVİ VE DOÇ.DR. RAHMİ ORUÇ GÜVENÇ

18 Ekim 2018 - 23:26

Irk, din, dil  ayırımının gözetilmediği; tüm insanlığı tek bir noktada buluşturan, duygu, düşünce ve  imgeleri tek sesli veya çok sesli olarak anlatan bir sanattır Müzik…

Müzik bir başka deyişle, tek sesli veya çok sesli olarak düzenlenmiş  seslerden oluşan yapıtların çalınması ya da söylenmesidir.

Müzik insanlık tarihinde duygu ve düşüncelerin anlatım biçimi olarak bilinir.

Yaş farkı olmadan, toplumları ve var oluşundan itibaren çok etkileyen bu olgu, insanların tedavisi için de kullanılmıştır.

Müzikle tedavide; çok farklı ritimlerle birlikte etkileyici sözler, hastaları şifaya kavuşturmada temel oluşturmuştur.

İnsanların kendisini ifade etmedeki  en etkili aracın müzik  olduğu dünyada kabul görmüş bir gerçektir. Eski çağlardan beri insan hayatında vaz geçilmez olması yanında müzik, ruhsal ve bedensel olarak da terapi oluşturmuştur. Bu nedenle de, bugüne kadar bir çok medeniyet tarafından tedavi aracı olarak kullanılmıştır.

Eski Yunanlılar; müziğin ruhun eğitiminde ve arınmasında büyük etkisi olduğunu kabul etmişlerdir. Özellikle epilepsi, cinnet, histeri, felç, ateşli hastalıklar, romatizma, çeşitli ağrılar, veba, kızamık gibi hastalıklarda kullanıldığı bilinir.

Apollon’un, hem müziğin ve hem de  hekimliğin  tanrısı  olarak sayıldığı gibi çaldığı “lir” sayesinde de insanların sıkıntılarını giderdiği Yunan Mitolojisi’nde yer alır.

Müzikle tedavi yöntemi, eski Mısır’da da  hastalara güç vermede ve doğum sırasında uygulanmıştır.

Tedavinin yanısıra ilkel topluluklarda müzik; avlanma, savaşa hazırlık, dini törenler, hastalıkları teşhis etme, iyileştirme, duyuru, siyaset, isyan ve büyüleme gibi durumlarda da kullanılmıştır.

Ünlü filozof ve bilim adamlarından; Platon(Eflatun), Konfüçyüs, Hipokrat ve Pisagor müzikle tedavinin gerçekliğini kanıtlamışlardır.

Platon; müziğin uyumu ile ritimin ruhtaki etkilerinin kişiye hoşgürü ve rahatlık kazandırdığını belirtir.

Konfüçyüs; insan ilişkilerinin düzene girdiğini, gözlerin parladığına dikkat çekerek, kan dolaşımında rahatlama olduğundan bahseder.

Hipokrat’a göre de tıbbın yetersiz kaldığı zamanlarda müziğin denenmesinin faydalı olduğunun önemini vurgular.

Pisagor ise, öfkelenen  ya da umutsuzluk içinde olan hastaların bazı melodilerle tedavi edildiğini araştırıp, vücuttaki dengeyi sağlamada iyi bir şifa olduğunu belirlemiştir.

Türk Dünyası’nda Müzikle Tedavi’nin yeri

Ruh hastalarına müzikle tedaviyi ilk kez uygulayan milletlerden birisi de Türklerdir ve bu kültür 6 bin yıl öncesine dayanmaktadır.

Müzikle Tedavi yöntemi  özellikle Orta Asya Türkleri’nde M.Ö.1700 yılllarına uzanan bir geçmişe sahiptir. Şaman ve Baksı adı verilen müzisyen hekimler bu tedaviyi uygulamışlardır.

Şamanlar müzik aleti kopuzu kötü ruhları kovma seanslarında  kullanmışlardır.

Baksılar ise, müzikle birlikte  dua ve dans eşliğinde hastayı tedavi ederlerdi. Bu hekimler pentatonik (beş sesli) müzikten yararlanırdı, tedavi esnasında kullanılan müzik aletleri ise kutsal kabul edilirdi.

Tasavvuf alimleri, müziğin önemine her zaman değinmişler, hatta bizzat müzikle uğraşmışlardır.

Zekeriya El-Razi, Farabi ve İbn-i Sina gibi alim hekimler müzikle tedaviye  çok önem vermişler, özellikle psikolojik ve psikiyatrik hastalıkların tedavisi için ilmi esaslar oluşturmuşlardır..

Müzikle tedavinin uzmanı  Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç

Günümüzde  Doç. Dr. Oruç Güvenç; ilk defa Müzikle tedaviyi Akademik düzeyde sistemli bir eğitim haline getiren; Müzik ve hareket terapisti, etnomüzikolog, psikolog, sosyolog, Tasavvuf üstadı bir bilim insanıdır.

Güvenç, 1975 yılında TÜMATA (Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma) grubunu kurmuş ve hayatı boyunca hem Türkiye’de hem de yurtdışında müzikterapi, Türk Musikisi tarihi ve Tasavvuf üzerine çalışmalar yaptı.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitiren Oruç Güvenç, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği'nde Prof. Dr. Ayhan Songar’ın yanında müzikle tedavi konusunda klinik psikoloji doktorası yaptı ve bu konuda uzman oldu.

Daha sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde Türk Musikisini Araştırma ve Uygulama Merkezi'ni kurdu. Ayhan Songar’ın emekli olmasından sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden ayrılarak Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Birimi'nde öğretim üyesi olarak görev aldı. 

İstanbul Üniversitesi, Avusturya’daki okul (Schule für Altorientalische Musik und Kunst Therapie A-3924 Schloss Rosenau Niederneustift 66), Viyana Üniversitesi ortak çabası olarak üç defa müzik terapi ve etnomüzikoloji sempozyumu ile, iki kere etnomüzikoloji müzik festivali düzenlemesine katkıda bulunarak, teori ve uygulama safhalarında aktif rol oynadı.

1992 yılında Özbekistan Bilim heyeti tarafından kendisine Fergana Üniversitesi fahri profesörlük payesi verilmiştir. Aynı yıl Arjantin Academia De Las Naciones, Güvenç’i şeref ödülüne layık gördü.

Merkezi Münih’te olan Enternasyonal Dinamik Psikiyatri kuruluşu (WADP) Türkiye temsilciliği yapmış olan Güvenç’e ayrıca ABD Boston Massachusetts Üniversitesinden teşekkür ve başarı sertifikası verildi (1993).

Motif Halk Oyunları Eğitim Derneği’nin 1996 musiki araştırma dalında üstün hizmet ödülüne layık görüldü.

1998 yılı 24-28 şubat tarihleri arasında Başkurdistan Neftekamsk kentinde yapılan Dostluk Şarkısı Festivali’ne Rahmi Oruç Güvenç başkanlığında katılan Tümata grubuna üçüncülük ödülü verildi.

2004 yılında, TÜRKSAV tarafından Türk Dünyası’na hizmet ödülü, 2016 yılında da “Türk Dünyası Kızıl Elma” ödülü aldı.

Marmara Üniversitesi, Avusturya Rosenau Müzik Terapi Okulu ve Münih Üniversitesi Yüksek Müzik Akademisi işbirliği ile bu üniversitenin Türk Müziği ile terapi pilot projesi başlatıldı. Ayrıca Almanya’da Berlin ve Mennheimm, İsviçre’de Zürih, İspanya’da Barselona ve Madrid şehirlerinde müzik ve hareket terapisi eğitim kursları açtı.

Sağlık Bakanlığı’nda kurulan “Tamamlayıcı Tıp Genel Müdürlüğü” yönetmelik çalışmalarında (Ergoterapi ve Müzikterapi) dallarında koordinatör olarak görev yaptı.

2003 yılından itibaren 5 defa “Dostluk köprüsü festivali”, 10 defa “Kalpten tıbba- Tıptan kalbe geleceğe hazırlık sempozyumu”, 5 ülkede 12 adet “Işığın Sesi” konseri, 4 adet, 35 rebabın katıldığı “rebab turu konserleri”, düzenledi.

Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında düzenlediği çalışmaların yanı sıra, Üsküdar Üniversitesi’nde Ergoterapi Bölümü’nde Müzik İle Hareket Tedavisi dersleri vererek Türk gençlerini bu alanda hazırlamaya çalıştı.

Aynı zamanda son dönemde Türkiye genelinde yeni açılmış olan enstruman müzelerine (Kırşehir Neşet Ertaş Müzesi ve  Türk Dünyası Bilim, Kültür Sanat Merkezi Eskişehir) danışmanlık yapmış, kendisi bizzat enstruman temin ederek bu enstrümanların da icra şekillerinin örnek videolarla gösterilmesi için çalışmalar yaptı.

Güvenç, Unutulmuş olan birçok enstrümanı minyatürlerdeki resimlerden faydalanarak, at kılı, hindistan cevizi, tahta ve çeşitli hayvan derileri kullanılmak suretiyle orijinallerine tamamen uygun şekilde üretip kullandı.  olduğu Türk müziği ile tedavi kurslarında sayısız öğrenciler yetiştirdi.

Bulunan tarihi malzemeyi eski usullerdeki gibi kullanıp uygulayarak tekrar yaşatmaya başlayan müzisyen, dansçı ve şarkıcılardan oluşan bir araştırma gurubu kurdu. Zamanla Orta Asya ve Anadolu’dan toplanarak bir araya getirilen yaklaşık 400 den fazla müzik enstrümanını bugün İstanbul’daki TÜMATA merkezinde (Otağ Müzik Merkezi) görmek mümkün.

Bu grupta halen, Orta Asya kaynaklı Türk musikisinin kökeni ve terapi değerleri araştırılmakta, Orta Asya geleneksel Türk halk musikisi, bu müziği yaparken kullanılan enstrümanlar, sahnede giyilen kostümler, kullanılan sahne dekorları ve desenleri incelenerek, bunların dökümantasyonu yapılıp icra edilmektedir..

Mezunların birçoğu halen çeşitli tıbbi, pedagojik, rehabilitasyona yönelik kuruluşlar ve enstitülerde çalışarak öğrendiklerini pratikte de uygulamaktadır.

Dünyanın değişik ülkelerinde 3-5-7-9-16-40-66-99 ve 114 günlük “hiç durmadan sema” programlarının organizasyonunu ve uygulamasını yapan Doç.Dr. Rahmi Oruç Güvenç  5 Temmuz 2017 günü, 114 günlük sema programının 66. gününde vefat etti.

Halit Kakınç’la Dönüşüm Grubu

1970’li yıllarda; tanınmış roman ve hikaye yazarı Tarık Dursun K(Kakınç)’ın yeğeni olan gazeteci-müzisyen Halit Kakınç’ın kurduğu Anadolu Pop-Rock türü müziği yapan  Dönüşüm adlı grup, piyasada tanınmaya başlandı.

Melih kibar(org), Zeki Baktır_Halit Kakınç(Vokal), Atilla Hünal (solo gitar) Muhtar Turan (vokal ve keman), Hüsnü Erim (bas) gibi elemanlarla müzik yapan grup; enstrüman olarak , saz ve banjoyu da kullanmaya başladı. 

Dönüşüm grubu, "Kiziroğlu Mustafa Bey” ve “Havada Bulut Yok" adlı türküleri düzenleyip plak yaptı.

Grup kısa bir süre sonra, "Seyid Osman Destanı-Oy Beni Beni" plağını çıkardı..

Bu kez Oruç Güvenç de gruba dahil olarak; ıklığ, rebab, gubuz, ney gibi enstrümanlarla katkıda bulundu.

Dönüşüm; “Canan-Genç Osman” şarkısının sahibi Urfalı Babi'ye eşlik ermesiyle iyice tanınır hale geldi. Ayrıca obua ve yaylı sazları da enstrümanlar arasına katan grup, çok sesli müzik anlayışını benimseyip, bu defa "Kızılırmak- Oy Beni Beni" adlı 45’liği piyasada yerini aldı.

Geçen zaman içinde, Onur ve Haldun Hürel ile Önder Bali’nin desteğiyle  "Sevsem Öldürürler-Kıbrısım" adlı bir plak çıkardılar.

Oruç Güvenç’li  Dönüşüm Grubu bir  dönem Barış Manço ve ünlü  gitarist Ohannes Kemerle de çalıştı  ve  "Osman Pehlivan - Yar Hasreti" adlı 45'lik plağı yaptı. Daha sonra Barış Manço,  Osman Pehlivan şarkısını " Lambaya Püf De" adıyla plak çıkarttı.

Ülkemizde müzikle tedavi konusunda çok büyük çalışmalar yaparak bu konuda tıp literatürüne adını altın harflerle yazdıran değerli akademisyen-müzisyen  Doç.Dr. Sayın Rahmi Oruç Güvenç’i rahmetle anıyorum, ışıklar içinde uyusun.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum