İstanbul’da Toplu Taşıma araçları arasında en yoğun olarak tercih edilen Metro’lardır. Zira ulaşımın kısa sürede gerçekleşmesi sonucu, “O çileli trafik” keşmekeşine saplanmadan rahatça istenilen yere ulaşılabilir.
Bu arada, istasyonlarda iner inmez kulaklara müzik sesleri, enstrüman ve solistlerin söylediği şarkılar yansır. Bir çok müzisyen tek başına enstrüman çalıp şarkı söylediği veya bir enstrüman ve bir solist olmak üzere iki kişi olarak yolculara repertuar sunarlar.
Gerçekten, insanların streslerini, yorgunluklarını bir çırpıda alıp götürürler bu müzisyenler..
Ancak, aralarında yıllarını müziğe vermiş hatta adamış eski müzisyenleri de müzik yaparken duymak görmek çok daha farklı oluyor. Zira, yılların birikimleri, tecrübeleri yani profesyonellikleri, gelip geçen yolcuların ruhlarına öyle bir hitap ediyor ki, onların enstrümanlarından yükselen notalar ve çok güzel yorumlanan melodilerin etkisiyle bir çok yolcu kendisini dansa bile kaptırıyor.
Bir aralar, usta müzisyen Salim Dündar da metrolarda latin ve pop müziğinden örnekleri seslendirmişti.
***
İşte bu çok değerli müzisyenlerden birisi de İbrahim Seber…
İbrahim Seber’e geçtiğimiz günlerde Kadıköy’den geldiğim metro ile Ayrılık Çeşmesi istasyonunda inip Marmararay’a aktarma yapmak üzere yürüdüğüm koridorda her zamanki gibi gelen müzik sesine doğru yaklaşınca iki müzisyen gözüme çarptı. Birisi solist diğeri de gitarla eşlik ediyordu.
Yaklaşıp daha dikkatli bakınca, yaşlarının ileri seviyede ve çok güzel müzik yaptıklarını, üstelik İspanyolca ezgileri duyunca çok sevindim. Hemen yanlarına gidip naçizane latin müziği ile uğraşan bir müzisyen olarak zevkle dinlemeye başladım.
Fırsat bulup bir parça rica ettim.. Historia De Un Amor’u onların yorumlarıyla dinlemek istediğimi belirtince, benim seslendirmemi istediler.. Bir cesaretle mikrofonu alıp, her zaman çalıp söylediğim bu eski bir aşk hikayesini anlatan melodiyi La Minör tonundan yorumladım. Gerçekten bunca yılını vermiş eski müzisyenlerle müzik yapmanın verdiği lezzet bambaşka…
Bu kez kendilerinden dinlemek istediğim Besame Mucho, usta gitarist Recep Güler’in solo ve arpejleri eşliğinde İbrahim Seber’in yorumu ile şarkı çok daha muhteşem hale geldi.
Şarkıları hele hele Latin Ezgileri’ni usta müzisyenlerden dinlemek hem enstrüman olarak hem de yorum olarak çok güzel.
Ve....çok eski klasik bir latin şarkısı olan "Angustia" yı dinlerken, cep telefonumla bir hatıra videosu çektikten sonra kendilerine teşekkür ederek ayrıldım...
Değerli müzisyen İbrahim Seber, uzun yıllarını hatta ömrünün çoğunu müziğe adamış bir müzik üstadı desem abartmış olmam.
***
Sayın İbrahim Seber ile bir zamanlar Kadıköy’deki Barış Manço Kültür Merkezi’nde; Celal Güven, eski menejer Orhan Şevki Ada, Salim Dündar, Zafer Dilek, Engin Süelözgen. Tamer Sübarlas, Caner Güngör, Korkut Koray, rahmetli Metin Ersoy, Rahmetli Nezih Kuloğlu ve rahmetli Münir Denizaltı gibi daha bir çok usta müzisyen sık sık bir araya gelip anılarını paylaşırdı.
Bu arada, 70 yılını müzikle geçirmiş bir başka ustayı da anmadan geçemeyeceğim. Değerli ağabeyim ve müzik konusunda bana daima destek olan İlham Gencer’i de anmak istiyorum. Her zaman piyanosunun başında idi..
Uzun yıllar Pera Palas’da piyano çaldı şarkı söyledi. Caz ağırlıklı bir müzik hayatı oldu. Rahmetli kızı Ayşe de, annesi Ayten Alpman gibi iyi bir caz müziği yorumcusuydu. Hepsine rahmetler diliyorum, ışıklar içinde uyusunlar.
Korkut Koray abimizle de uzun zaman önce tanışmıştık, o da çok sevdiğim bir latin Müziği yorumcusu olduğu için çok sever dinlerim kendisini. Keza, rahmetli Münir Denizaltı da benim eski bir arkadaşımdır. İyi bir Türk Müziği yorumcusu idi ışıklar içinde uyusun. Tercüman Gazetesi’nin Kadıköy Bürosu’nda gazetecilik yaparken tanımıştım Münir'i... Hatta çalıştığı mekanlarda yaptığım haberlerine yer vermiştim. Ayrıca, Caner Güngör de benim askerlik arkadaşım aynı zamanda..
***
Evet, İbrahim Seber’in biraz müzisyenliğine “değinmek istiyorum. Kendisi hakkında internette yer alan bazı bilgileri derleyip yazımda yer vermek istedim.
İstanbul’un bir çok mekanlarında müzisyenlik yenlik yapan Seber, uzun yıllar Harbiye Orduevi’nde çalıştı, Ayrıca çok eski arkadaşlıkları olan Salim Dündar’la birlikte de müzik yaptı.
Bir gün metrodan indikten sonra koridorda yürürken gitar ve ağız mızıkası çalarak şarkı söyleyen genç bir müzisyene rastlar Seber.. Müzisyen Elvis Presley şarkıları söylemektedir. Bir ara sohbet ederken kendisinin de müzisyen olduğunu belirtince, genç müzisyen Seber’den şarkı söylemesini ister. Seber de Elvis şarkılarını seslendirdiğinden, “Can’t have falling in love”ı söyler. Bunun üzerine genç müzisyen metrolarda müzik yapması için teşvik eder İbrahim Seber’i…
Tabi, ne kadar usta ve profesyonel de olsanız, Metrolar İBB’ye bağlı olduğu için mecburen jüri karşısına çıkmak zorundasınız.
Seber, bir fırsatını bulup zor ikna edebildiği bir gitarcı arkadaşıyla sınava katılır, jüri karşısında “Angustia” adındaki eski klasik bir latin şarkısını yorumlar..
Tabi çok sayıda başvuru arasından ilk sıralarda yer alınca, metrolarda müzisyenlik yapma hakkını elde ederler.. Ve Seber'le ikili olarak müzik yapmaya başlarlar.. Ancak, gitarist arkadaşı bir süre sonra sıkıldığı gerekçesiyle işi bırakır.
İbrahim Seber bu nedenle zor duruma düşer, kendisine eşlik edebilecek bir gitarist aramaya başlar ve sıkıntı yaşar…Bir süre sonra gitarist Recep Güler’le yola devam etmeye başlar.
Zamanla her şey yoluna girer ve popüler olmaya başlarlar ki, eski müzisyen olan rahmetli Nezih Kuloğlu, kendisine “Metroların Efendisi” adını verir. Ve Seber, artık bu isimle tanınır. Üstüne üstlük, bir çok insanla tanışma fırsatını da bularak, çok sayıda ekstra iş teklifleri de alma imkanı yakalar.
O gün bu gündür, İbrahim Seber-Recep Güler ikilisi kıdemli Metro Müzisyenleri olarak, yaklaşık 10 yıldır müzik yapmayı sürdürüyorlar
Ben de kendilerine sağlık, mutluluk ve başarı dolu günler diliyorum.
Gerçekten eski müzisyenlerin yeri bir başka..
FACEBOOK YORUMLAR