Mehmet ÜNLÜ

Mehmet ÜNLÜ

[email protected]

LATİN MÜZİĞİ...

15 Temmuz 2018 - 15:22

                       Değerli müzikseverler,   

                       Bu yazımda, Latin ülkelerinin kendine özgü müziğini inceleyeceğiz. Nasıl bir müzik türüdür? Nasıl ortaya çıkmıştır? Bunları inceleyip, arşivleri karıştıracağız.

                       Evet….                      

                       Bir gizemdir Latin Müziği..

                       Bir var oluşun tarihsel geçmişi ile insan onurunun nüvelerinden, duygu, yapı ve aksiyon kriterlerinin sentezi ile birlikte, sözcüklerin sübjektif değil, adeta doğaçlama ile ortaya çıkması sonucu, ezgilerle bütünleşerek bizlere ulaşan bir müzik türüdür Latin Müziği..

                       Adeta bir yeraltı kaynağı gibidir Latin Müziği..                    

                      Saftır, yalındır, durudur, müthiş güleryüzlüdür. Buram buram hoşgörü kokar. İnsanı var eden güzellikleri yansıtır, sımsıcaktır. En güzeli barışa hizmet eden bir misyonu olduğu gibi; derdi, kederi, elemi, tüm  stresleri  insan ruhundan söküp atar ve adeta bir yatıştırıcı gibidir.  Kısacası  natüreldir Latin Müziği…

                      Yapılan araştırmalar, Kristof Colomb’un Amerika Kıtası’nı keşifiyle, Latin Müziği’nin Güney Amerika’da başlayan kölelik uygulamasıyla ortaya çıktığını bize gösterir..                                          

                      Evet..15. yüzyılda  Colomb’un  keşifinden sonra koskoca kıtaya, en kalabalık yerlerden insanları taşıyıp yerleşmelerini sağlamak zorunluluğu ortaya çıkar.  Ancak ne var ki,  Güney Amerika’nın bir avuç zengini, tarlalarını sürecek, işlerini yapacak hizmetçi bulmakta zorluk çekerken, en yakın yer olarak bilinen İspanya’ya göç etmiş Afrikalılar’ın bu işe uygun olduğu anlaşılır.

                      Zaten, hizmetçilik yaptırılan Afrikalı insanların  karşılaştığı zulüm sadece İspanya ile sınırlı kalmaz. Nerede ise dünyayı saran insanlık dışı “köle” ticareti, Güney Amerika’ya da sıçradıktan sonra,  daha vahim hale gelir..

                      Belli bir zümre bu ticaretten çok büyük paralar kazanırken, aynı oranda Afrikalılar’ın çilesi hizmetçiliğin yanı sıra aşağılanma, sövme, hatta işkence görme boyutlarına kadar varır..                 

                      İspanya’dan Latin Amerika’ya götürülen bu insanlar kendi aralarında , zaman içinde esaretlerini ifadecek ezgileri mırıldanmaya, daha sonra belleklerinden dillerine düşen acıları ifade eden cümlelerden oluşan şarkıları, Afrika-İspanya ritimlerinin  bir sentez oluşturduğu doğal bir müzik türü geliştirirler ki, bu müzik türü Karayip Adaları’na kadar kısa sürede ulaşır. Ve bu müzik türü, bir süre sonra ”Afro-Cuban” adı verilen bir türe dönüşmüştür.                                                     

                                          Enrique Maestre

Tanınmış Latin Müzik araştırmacısı-perküsyon sanatçısı  Enrique Maestre kaleme aldığı kitabında, bu türde Macho, Montuno, Negrita, Pregon, Tumbao, Sabrosa  danslarının yer aldığını konu etmektedir.. Hatta bu türlerin zamanla Küba müzik sitillerini oluşturduğunu da vurgular.

                    Enrique Maestre, Salsa dansını, dünya çapında Celia Cruz’un yaygınlaştırarak  kraliçe ünvanı aldığını  ortaya çıkardığı gibi,  uzun bir dönem yine dünyayı saran Bossa-Nova’nın yaratıcısının da  Antonio Carlos Jabim olduğunu işaret eder.

                    Bir araştırmada da,  El Cuarta de Tula’nın bestecisi Luis Marquetti’den, Mambo kralı olarak tanınan besteci-timbalci Tito Puente’nin Latin Müziği’nin ilk duayenlerinden olduğu anlaşılır.

                    Latin müziğinde enstrüman olarak, Karayib yerlileri tarafından kullanılan “marakas”, daha önceleri Küba’da limanda gemi halatı yaparken jütlerin liflerini ayırtmakta kullanılan “guiro”, 1930’lu yıllara kadar yalnızca “Afro-Cuban” kökenli “Santeria” inancına göre yapılan özel törenlerde  “Bata” davulları kullanılırken,, Arap müzisyenlerden alınan ve  İspanyollar tarafından Küba’ya getirilen “Bongo” gibi çok sayıda enstrüman Latin müziğinde artık büyük bir özenle kullanılmaya başlanır. Ve Bongo, Latin Müziği’nin kendine has vurmalı sazı olarak yerleşir.                                 

                                               Köle Müziği

                    İspanyol-İtalyan şarkı formundaki  “Trova” temasının karışımı ile birlikte  Latin Müziği’nin esas çıkış noktası ise 1500 yılından yani 15’nci yüzyılın başlarından itibaren filizlenir.

                    Bantu, Yoruba, Dahomey ve Kalabarlı kölelerce imal edilen ve vurmalı çalgı müziği olan Musica Ritualstico, turistlerin daha kolay dans edebilmeleri amacıyla özellikle Küba’da kullanılan ritimler daha sade hale getirilir.

                Böylece Latin Müziği,  Orestes ve İsrael ‘Cachao’ Lopez’in etkileriyle 1948 yılında Enrique Jorrin’in buluşu  “cha cha” dan, 1989’da Avrupa’da en çok satan müzik türü Lambada’ya kadar uzanır..

                  Yazar Meastre, “Küba müziğinin kökleri diğer kültürlerden farklı olarak kölelik, istibdat ve nadir olgular sonucu kaderin bir cilvesi olarak bir araya toplanmıştır. İdari teşkilatlardan ve uluslararası güç dengelerinden, sosyal koşullardan, açlıktan, öfkeden ve karmaşadan etkilenmiştir. Ancak müzik her zaman güçlüdür. Müzik hiçbir zaman baskı altına alınamamıştır ve kendi yolunda gider. Müzik bir tarih kitabıdır ve zamanın aynasıdır” demektedir.

                   Bütün bunların sonucunda, Latin Amerika’da 600’den fazla, Karayip’lerde 275’ten fazla ve Küba’da ise 100’den fazla ritim bulunduğu ortaya çıkar..

                   Eşi Türk olup İstanbul’da yaşamını sürdüren Enrique Maestre, Küba’da halen 89 çeşit ritmin kullanıldığını da ifade eder.

                  Son yıllarda Ricky Martin, Shakira ve Afro Cuban All Stars grubundan İbrahim Ferre, Compay Segundo gibi sanatçılar sayesinde  kalplerde taht kuran Latin Müziği,  Maestre sayesinde günümüzde anlamını bulacak ve önem kazanacak duruma gelir. Bu arada “Ayhan Sicimoğlu Latin All Stars” grubu da halen aynı yolda başarıyla ilerlemektedir.

                  Enrique Maestre’nin, bu konuda çok geniş araştırmalara yer verdiği  2005 yılında “Latin Perküsyon  & Latin Müzik Tarihi” isimli kitabı Türkçe olarak da yayınlanmıştır.

                  Bu arada, Latin Müziği denilince akla gelen Latin ülkelerinde, İspanyolca konuşulurken, sadece Brezilya’da Portekizce konuşulmaktadır.

                  Ülkemizde son zamanlarda Pop Müziği kısır bir döngü içine girmiş, kendisini yenilemiyor derken; 7-8 yıl önce işadamı Suat Kamçılı eski müzisyenler; Korkut Koray, Önder Bali, Gökhan Abur, Suna Yıldızoğlu, Muzaffer Uludağ, Erbil Doğan gibi değerli müzisyenlerden oluşan ve ‘Kargalar Kafeste(Crows At The Cage)’ adını verdiği grupla Caz, Blues, Pop,Latin ve Türkçe nostalji şarkılarından oluşan geniş bir repertuarla sevenlerinin karşısına çıkıyor. İlk zamanlar Cihan Ünal ve Neco’nun da katıldığı grupta zaman zaman yeni müzisyenler de yer alıyor.

                  Grup, Dean Martin'den Frank Sinatra'ya Tanju Okan'dan Berkant'a kadar yerli ve yabancı efsanevi şarkıcıların parçalarını seslendiriyor.. 

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum