Mehmet ÜNLÜ

Mehmet ÜNLÜ

[email protected]

ANITKABİR’İN MİMARLARI: PROF.DR. EMİN ONAT VE DOÇ.DR. ORHAN ARDA

11 Haziran 2018 - 20:08

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgahı ‘ANITKABİR’in  inşaası için düzenlenen uluslararası  yarışmada Türk Mimarlar, Prof. Dr. Emin Onat ve Yük.Müh. Mimar Orhan Arda'nın projesi birinci oldu

9 Haziran 1942 tarihinde 2. Dünya Savaşı’nın devam etmesine rağmen yarışmaya;  yirmisi Türkiye’den olmak üzere kırk dokuz tasarım katıldı. 1942’de seçici kurulun ödüle değer bulduğu üç yapıttan biri olan Onat-Arda ikilisine  ait projenin uygulanmasına karar verildi. Anıtkabir için 1941 ’de uluslararası bir yarışma açıldı. Yapımına 1944’de başlanan Anıtkabir’ın inşaatı ise 1953yılında bitirildi.

ORDÜNARYÜS ÜNVANI ALDI

Prof. Dr. Emin Onat, 20 Aralık 1908’de İstanbul’da doğdu, 1926’da Yüksek Mühendis Mektebi’ne girdi, üstün başarısından dolayı Zürich Teknik Üniversitesi’ne gönderildi. 1934’te mimarlık eğitimini tamamlayarak Türkiye’ye döndü. Bir yıl sonra Yüksek Mühendis Okulu Mimarlık Bölümü’nde  müderris yardımcısı (doçent), 1938’de profesör, 1943’te ordinaryüs profesör oldu. 1944’te de İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin ilk dekanı seçildi.

Bu üniversitenin rektörlüğüne getirildi(1951-1953). 1954’te milletvekili oldu. 1957 seçimlerine katılmayarak üniversitedeki kürsüsüne döndü. Ölümünden önce Almanya’daki Hannover Teknik Üniversitesinde konuk öğretim üyeliğine başlama hazırlığı içindeydi. Onat, mimarlık alanındaki çalışmaları nedeniyle çeşitli uluslararası ödüller, onur belgeleri aldı. İstanbul Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, S. Hakkı Eldem’le yaptığı İstanbul Adalet Sarayı, Ankara’daki Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere bir çok yapıtı gerçekleştirdi.

ANITKABİR’İN YERİ

Türk Ulusunun kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün kişiliğine uygun, ulusunun ona armağanı olacak bir Anıtkabir’in hazırlık çalışmalarına başlandı. Bu aşamada en önemli sorun, Anıtkabir’in kurulacağı alanın yeriydi.

Atatürk’ün bu konuda bir vasiyeti olmadığı için, uzun araştırma ve tartışmalardan sonra anıt alanı olarak Ankara’nın güneyine düşen Rasattepe seçildi. Bu konuda daha önce Prof. Dr. Herman Jansen, Prof. Dr. Clements Holzmeister, Prof. Dr. Bruno Taut ile Prof. Dr. Belling başta olmak üzere pek çok kişi ve kuruluşun görüşü alındı.

Bu görüşlerin sonucunda saptanan yerler şunlardı:

Çankaya, Etnoğrafya Müzesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin arkasında’ki Karatepe, Ankara Kalesi, bugünkü Milli Eğitim Bakanlığının bulunduğu alan, eski Ziraat Mektebi, Gençlik Parkı, Altındağ’daki Hıdırlık Tepe, Gazi orman çiftliği, ilk aşamada belirlenen yerler arasında Rasattepe’nin adı yoktu. Ancak Atatürk’ün mezarının yeri başında, Büyük Millet Meclisin’de aydın çevreler ve Halk arasında derin bir ilgi uyandırdı.

Daha sonra Aydın milletvekili Mithat Aydın’ın Büyük Millet Meclisin’de Rasattepe’yi önermesi dikkat çekti, uygun konumu kadar Atatürk’ün sağlığında burası için “Bu tepe ne güzel bir anıt yeri” ve “Ankara kalesi buradan ne kadar’da güzel görünüyor” sözleri’de anımsanarak kesin karara varıldı.

Anıtkabir’in yeri saptandıktan sonra uluslararası bir proje yarışması düzenlendi. Bu yarışmanın jürisinde şu ünlü kişiler yer aldı:

Alman Prof. Dr. Paul Bonatz, İsviçreli Prof. Dr. İvan Tenghom, Macar Prof. Dr. Karoly Wikinger, Türk Prof. Dr. Arif Hikmet Holtay, Bayındırlık Bakanlığın’dan Yüksek İmar Müdürü Yüksek Mimar Muhlis Sertel.

Atatürk Anıtkabir Proje Yarışması” umulandan fazla ilgi gördü, yarışmaya 20’si Türkiye’den olmak üzere toplam 47 eser katıldı. Jüri, Anıtkabir projesi yarışmasına gönderilen 3 eseri ödüle değer bulundu. Bu eserler Alman Mimar Prof. Dr. Johannes Kruger, italyan Mimar Prof. Dr. Arnoldo Foschini ve Türk Mimarları Prof. Dr. Emin Onat ve Doç. Dr. Orhan Arda’nın projesiydi.

Hükümet, 7 Mayıs 1942’de Prof. Dr. Emin Onat ile Doç. Dr. Orhan Arda’nın projesini uygulamaya karar verdi.

ANITKABİR’İN YAPISI

Atatürk’ün Lahdi giriş bölümünün karşısındaki duvara açılan geniş pencerenin önündedir. Tek parçalı renkli mermerden yapılmış olan lahdin üzerinde hiç bir süsleme yoktur. Ankara Kalesine bakan geniş pencerenin altına  Atatürk’ün ünlü “Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” özdeyişi ile “Ne Mutlu Türküm diyene” cümlesi yazılıdır.

Atatürk’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin 4. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ile 2. Cumhurbaşkanı ve Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü’de Anıtkabir’in ayrı bölümlerine defnedildi.

Ayrıca 28 Nisan 1960, 27 Mayıs 1960 ve 21 Mayıs 1963 olaylarında yaşamlarını yitirinlerin mezarları da Anıtkabir dağılış merdivenin karşısındaki Devrim Şehitliği’nde bulunuyordu. 1989’da yapılan bir törenle İsmet İnönü’nün dışındaki mezarlar,  Devlet Mezarlığı’na nakil edildi.

 

15.000 m2‘lik bir alana yayılan Anıtkabir‘in temel atma töreni 9 Ekim 1944‘de yapıldı; yapımı dokuz yıl sürdü ve 20 milyon TL harcandı. Yapı için gerekli malzeme Türkiye’nin çeşitli yörelerinden getirildi. Özellikle Bozkır ortasındaki Ankara’ya uygun düşen sarı taş Çankırı yöresinden, mermerler Bilecik ve Osmaniye’den sağlandı. Tek Parçadan oluşan ve Osmaniye’den taşınan lahit mermerlerin ağırlığı 42 ton, uzunuluğu 4.20 m, genişliği ise, 1.60m’dir.

Anıtkabir’in kapsadığı geniş alana Tandoğan Meydanı’ndan başlayan hafif eğimli asfalt bir yoldan girilir. Eğimin başındaki ağaçlık, Barış Parkı adını alır ve bu alandaki ağaçların fidanları barışı simgelemek üzere çeşitli ülkelerden gönderilmiştir.

Asfalt yolu daha sonra geniş bir düzlük izler ve bu düzlükten 26 basamaklı yayvan bir merdivenle ana yapının bulunduğu yüksek alana çıkılır. Merdivenin başında sağda ve solda 11×13 m boyutunda iki kule vardır. Sağdaki İstiklal Kulesi’nin içinde ve kapının solundaki duvarda, elinde yalın kılıç tutan bir gençle kartaldan oluşan heykeltraş Zühtü Müridoğlu’nun kabartma kompozisyonu yer alır.

Solda’ki Hürriyet Kulesi’nin içinde ve sağdaki duvarında ise yine aynı sanatçının eseri olan bir atla elinde kağıt tutan bir meslek kompozisyonu vardır. Ayrıca Hürriyet Kulesi’nin önünde ve giriş Yolu’nun yani (Altın Yol) başlangıçta üç erkekten oluşan ve Türk erkekleri adını alan bir heykel grubu bulunur.

Heykeltraş Hüseyin Özkan’ın yaptığı bu heykeller; asker, köylü ve aydın tiplerini temsil etmektedir. Zühtü Müritoğlu’nun soldaki Başkomutanlık Meydan savaşı Kabartmasında ise savaşın kendisi değil de zaferi getiren ulusal güç yansıtılmıştır.

ŞEREF HOLÜ

Anıtkabir’in en önemli bölümü Şeref Holü’dür. Bu bölüm, anıtın tasarımında ağırlık merkezi olmuştur. Şeref Holü uzunca bir dikdörtgen plan üzerine kurulmuş ve iki katlıdır. Alt katın duvarları kesik piramit biçiminde, masif bir kitle durumundadır. Atatürk bu katta ve doğrudan doğruya topara kazılmış sade bir mezarda yatmaktadır.

Asıl Şeref Holü ise bu katın üzerindedir. Yüksekliği 20m, genişliği 32m, uzunuluğu 60m’dir. Halı Motifleriyle bezeli tavanı altın mozaikle, duvarları ve zemini ise Bilecik’ten getirtilen renkli mermerlerle kaplıdır. Holün dört yanı, taş kaplanmış köşeli sütunlarla çevrelidir.

İstiklal Kulesinin içinde bulunan, Zühtü Müritoğlu’na ait kabartmada (bağımsızlığını savunan Türk ulusunu simgeleyen) ayakta iki eliyle kılıç tutan bir genç, onun yanında da bir kaya üzerine konmuş (Selçuklu sanatında güç ve bağımsızlık simgesi) kartal görülmektedir.

Hürriyet Kulesinin içinde yine Müritoğlu’na ait kabartmada elinde (“Hürriyet Beyannamesi’ni simgeleyen) bir kâğıt tutan (bağımsızlığın kutsallığının simgesi) bir melek ile şaha kalkmış bir at (hürriyet ve bağımsızlık simgesi olarak) tasvir edilmiştir.

Mehmetçik Kulesinin dış yüzeyinde yer alan yine Müritoğlu’na ait kabartmada cepheye gitmek için evinden ayrılan Mehmetçik ile elini oğlunun omzuna atmış üzgün ama mağrur annesi (her ikisi de savaştaki fedakârlıkların simgesi olarak) tasvir edilmiştir.

Barış Kulesinin içinde Nusret Suman’a ait, Atatürk’ün meşhur “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözünü ifade eden kabartmada, (Türk halkını simgeleyen) çiftçi köylüler ve yanlarında (barışın koruyucusutarihi) yazılı bir kâğıt, diğerinde de (Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını simgeleyen) bir anahtar tutmaktadır.

Misak-ı Milli Kulesi içindeki Nusret Suman’a ait (Türk ulusunun vatanı kurtarmak için içtiği birlik andını simgeleyen) kabartmada bir kılıç kabzası üzerinde üst üste konmuş dört el tasvir edilmiştir.

İnkılap Kulesi içindeki yine Suman’a ait kabartmada güçsüz bir elin tuttuğu sönmek üzere olan bir meşale Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünün simgesi ile güçlü bir elin göğe doğru kaldırdığı ışıklar saçan bir meşale Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk’ün modernleşme reformlarının simgesi görülmektedir.

Ve nihayet Müdafaa-i Hukuk Kulesinin dış yüzeyindeki Suman’a ait kabartmada bir elinde kılıç tutarken diğer elini Türkiye’nin sınırlarından giren düşmana “dur” der gibi ileri uzatmış bir erkek figürü tasvir edilmiştir. İleri uzatılan elin altında bulunan meşe ağacı Türkiye’yi simgelemektedir.

Merdivenlerin ortasındaki hitabet kürsüsünde “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazılıdır. Bu Türkiye Cumhuriyeti anayasasının ilk cümlesidir; Atatürk 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk oturumunu bu cümle ile açmıştır. Bu cümle ulusun var olma hakkını doğrudan tanıyan belirleyici bir ifadedir.

Hitabet kürsüsünden ayrılıp merdivenlerden şeref holüne doğru çıkarken Atatürk’ün en ünlü konuşmalarından ikisi sütunların arkasındaki duvara altın harflerle kazınmıştır.

Soldaki 1927 tarihli “Gençliğe Hitabe dir; Atatürk burada genç kuşaktan Türkleri Cumhuriyete ihanet edebileceklere karşı uyanık olmaya çağırmaktadır.

Sağdaki ise 1933 tarihli “Onuncu Yıl Nutku dur; Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin 1923’teki ilanından beri geçen on yılda başarılanları görkemli bir nutukla kutlamaktadır.

Kitabelere kazınmış bu konuşmalarla Atatürk’ün gömüt yerine girmek üzere olan ziyaretçilere Türk ulusu, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı ve Atatürk’ün tüm bu süreçteki rolü hatırlatılmaktadır.(...)

ATATÜRK’ÜN LAHTİ

Holün en uzak ucunda Atatürk’ün büyük mermer lahdi, kocaman bir pencere ile çerçevelenmiş olarak durur.

Lahit Adana yakınlarındaki Osmaniye’den getirilmiş 40 ton ağırlığında yekpare bir kırmızı mermer bloktan oluşmaktadır. Atatürk’ün naaşı aslında lahdin hemen altında yer alan kümbet benzeri sekizgen mezar odasında gömülü olduğu için bu mermer kütle onun bedeninin bir simgesidir sadece. Zeminin altındaki asıl mezarda Atatürk’ün naaşının üstünü örten mütevazı bir mermer levha, etrafında da 81’i Türkiye’nin vilayetlerinden, ikisi de Türkiye dışından gelen toprakla dolu olan toplam 83 pirinç vazo bulunmaktadır. Atatürk böylelikle gerçek anlamda vatan toprağıyla sarmalanmıştır.

Yeraltındaki bu mezar halka açık değildir, ancak son dönemde buraya yerleştirilen video kameralarla görüntüsü kapalı devre televizyon sistemiyle yayımlanmaya başlamıştır ve ziyaretçiler Atatürk Müzesinden çıktıktan sonra revaklarda gezerken mezarı izleyebilirler.

Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK; ‘ANITKABİR’de olsa da, aslında sonsuza kadar TÜRK MİLLETİ’nin kalbinde yaşamaktadır.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum