Toplum olarak yaşadığımız olaylara kısa ve öz gerekçe bulmakta, sorunu havada bırakmakta, elimize kimse su dökemez…

Son günlerde gözümüzün önünde hem de canlı yayınlarda evler, duvarlar, yollar devriliyor, yıkılıyor ve arabalarla birlikte çöküyor, yediden yetmişe, okumuşundan cahiline tanımlama aynı…

Toprak kayması!

Bu öyle bir tanımlama ki kafanızı başka yere yormuyorsunuz

Neden, niçin diye ileriye dönük bir sorgulamayı da gereksiz görüyorsunuz

Zira toplumsal algı gelişmiş oluyor

Nedir o algı derseniz?

Altı boşalan ya da altından çekilen ister toprak olsun ister başka bir nesne, üzerinde ki her ne ise mutlaka yer çekimine tabi olacak ve düşecektir.

Bu en doğal yerçekimi kanunudur ve serbest düşme formülü ise

 (h=1/2gt2)

Eğer binanın altında ki toprak çekilirse, ne kadar sağlam yapılsa da o bina, bir insanın altında ki koltuk çekilirse, ne özellikleri olursa olsun, o kişi mutlaka sert bir zemine kadar serbest düşüş yapar ya da yere çakılır! Havada kalmasının vaki olduğu görülmüş duyulmuş değildir, bilimsel olarak da açıklanamaz…

Uzaktan kumandalı medyada ve her konuya vakıf muhterem kadrolu zevat ile yapılan tüm bu tartışmaların temeli yanlıştır.

Türk medyasının altı boşalmıştır.

Ev ve insan kadar özgül bir ağırlığı da olmadığı için, bir tüy gibi havada salınmakta ve estirilen rüzgara göre savrulmaktadır.

İşte bu yüzden yayınlarda canlı olarak izlendiği halde, onlar bu kaydır kuydur(!) sözlerle milleti oyalıyor ve işin özüne bir türlü gelmiyor ya da bilinçli bir şekilde getirilmiyorlar!

Sorun toprağı tutan ağacın, suyu yolunda akıtan dere yatağının, hava kirliliği ile atmosfer ozon tabakasını delinmesi ve küresel ısınmaya neden olan, sanayi ve çarpık yapılaşmadır ve de baş sorumlusu ülkeleri yönetenlerdir.

Sonuçta onlar da altlarında ki oy desteği ile bu aymazlıklara göz yumma  ya da görmezden geliyorlar ise esas sorumlusu, bu yönetenleri oyları ile o makamlara seçen ve koltuklara oturtanlardır.

Seçenler bu koltukların altındaki oylarını kaydırmadıkları sürece de, kaymanın, kayırmanın önüne geçmek asla mümkün olmayacaktır!

Isaac Newton on yedinci asırda başına sadece bir elma düşünce bu gerçeği görebilmiş! Başına gökten taş gibi dolular yağan bir toplumun, arabasının üzerine battaniye, yorgan sermekle uğraşırken, oturduğu binanın altından toprağın kaydığının, farkına varamaması hiç de yadırganacak ve şaşırılacak bir durumdur değildir…

Sözün özü;

Aslında şöyle gözlerimizi bağımlı ekranlardan kaldırıp, etrafımıza aklıselim ile bir baktığımızda, görülecektir ki kayan sadece topraklar değil, ülkeler hatta dünya, insanlığın geleceğinden kayıp gitmektedir.

Bu erozyonun en başta gelen müsebbibi de, gene gününü kurtaran ve gelecek nesilleri düşünmeyen duyarsız insan kitleleridir!