Belki birçoğumuzun ne amaçla kurulduğunu hatırlamadığı ilk önceleri isteğe bağlı sonra zorunlu hale, bununla da yetinilmeyip su, elektrik ve birçok kamu hizmetinin bu sigortayı yaptırmayanlara verilmeyeceği bile gündemde getirilirken, bu sigorta sistemini sorgulamada toplum olarak neden suskun kaldığımızı ise tam bir duyarsızlık örneğidir.
Bu sigorta sistemi, 1999 deprem sonrası çıkan maddi sorunların büyüklüğü karşısında, geçmiş yapıların, ne kadar denetimsiz yapıldığını ortaya koymuş ve bu eski yapıların maddi kayıplarının, ileriki depremler de, devlete yük olmadan karşılanması için bir önlem olarak yasalaştırılmıştı.
Bununla da yetinilmeyip, gelecekte yapılacak yapıların depreme tam dayanıklı yapılması için de zemin, bina inşaat denetimi için, bağımsız şirketlerin kurulması sağlanmıştı.
Yani?
O tarihten itibaren, yapılmakta ve yapılacak tüm inşaatlar, depreme dayanıklı olacaktı ve bu yasa ile de güvenceye alınmıştı!
Öylemi oldu?
Pek öyle olmadığı anlaşılıyor.
Bunu anlamak hiçte zor değil elbette.
Madem yeni yapılanlar depreme dayanıklı, o halde neden DASK sigortası yaptırma zorunluluğu var?
Gene diyelim ki bir bankadan kredi alıp, aldığınız mülkünüzü ipotek ettiriyorsunuz ama bankanın ekspertizi ile kontrol ettirdiği(buda ne kadar gerçekçidir tartışılabilinir) gayrimenkule, yangın ve DASK sigortası yaptırmanız şart koşuluyor!
Yangını anlarız, yangın önlemi her an gerekebilir ama alınan yeni inşa binanın depreme dayanıklılığı varken, böyle bir sigorta neden yaptırılıyor?
Eski ev alış satışlarında bu zorunlu olabilir elbette, ama 1999 sonrası gayrimenkullerin buna zorlanması akla şu soruyu getiriyor.
Ya yeni yapılarda tam denetlenemiyor ya da bu sigorta ile yeni bir gayrimenkul vergisi oluşturuluyor?
Daha da ilginç bir yönü var bu sigorta sisteminin, diyelim ki yıllardır ödüyorsunuz ancak bir şekilde yenilemeyi unuttunuz ve de o bir iki günlük süreçte, maazallah deprem oldu(!) aynı şekilde bir diğer kişide, o ana kadar hiç sigorta yaptırmamış, pirim ödememiş ama bir iki gün önce yeni sigorta yaptırmış olsun.
Siz onca yıllık prim ödemenize karşın, hiçbir yardım alamazken, yeni sigortalı, sigorta havuzunda biriken paradan tüm hakkını, sadece poliçe ilk taksit bedeli ile alabilmektedir!
Hadi bunu da bir yana bırakalım, 1999 dan beri 13 yıl prim ödediniz ve bu yıl, sizle birlikte ilk defa sigorta sistemine girenlerle, aynı primi ödüyorsunuz ve yeni üyelerle aranızda hiçbir indirim avantajınız ve farkınız olmuyor.
En basit ve her gün trafikte risk altında olan bir araba kasko sigortasında bile, yıllara göre, yüzde kırk, elliye varan prim indirimleri uygulanırken, böyle bir duruma şaşmamak elde değildir.
Yüz metre karelik bir evin emlak vergisi ile at başı hale gelmiş bu sistemi tekrar gözden geçirmek, en doğru yol olsa gerek.
İletişim gelirlerinden kesilen ve o yıllara mahsus deprem vergilerinin, bu günlere kadar devam ettiğini ve burada biriken paralarında, duble yollara gittiğini maliye bakanın açıklamalarında duyunca, şaşırıp kalmıştık, ancak el anda, aynı vergi sistemin devam ettiğini biliyor musunuz?
Deprem öldürmez, bina öldürür deniyor ama vergi halini almış bu giderler sayesinde, dar gelirlinin ve emeklilerin depremden önce, faturalı giderlerin devamlı artması sonucu, açlıktan öleceği de aşikârdır!
Eğer bu sigorta sisteminde üyelerin daha artması ve de artan bu üyelerin, devamlılığını sağlamak istiyorsak, zorlama yerine, uzun süre içersinde sadık sigortalı yaratmak ve bu sadık sigortalıların primlerini, süreye bağlı olarak, yeni üyelerden daha düşük ve cazip hale getirmekten geçmektedir.
Sözün özü;
Sosyal devlet anlayışında, devletin denetim ve görev ihmallerini, yurttaşın geliri ile kapama ve çözüme ulaştırmaya çalışma kolaycılığı hoş görülemez
FACEBOOK YORUMLAR