Çevreci çelişkiler...

‘’Yarın kıyamet kopacağını bilseniz dahi bu gün elinizdeki fidanı dikin’’ anlayışından, yarın kıyamet kopsa da, bu gün ağaçları kesin, beton dökün, acımasız anlayışına, nasıl geldik acaba?
Bu yapılan çevresel yok edişleri de o kadar güzel kılıfına uyduruyoruz ki eşi benzeri hiç görülmemiş! Deniyor ki; Kestiğimiz ağaçtan fazlasını başka yerlerde iki misliyle diktik…
Ama kimse demiyor ki sorun ağaç mı, yoksa ağaçların birlikte paylaştıkları orman yaşamı ve doğanın kendi arasındaki inanılmaz denge mi?
Hayvanlar, börtü böcekler, mantarlar, mikro organizmaların ve bunların inanılmaz uyumu ile oluşan bölgesel temiz çevre, milyonlarca yıl kendi dengelerinde gelişerek, bu günlere ulaşmayı başarmış.
Biz ne yapıyoruz?
İhale ile bir kalemde bu güzellikleri yok ediyoruz.
Üstelikte hep aynı vaat ve söylemlerle;
Bir ağaç bile kesilmeyecek!
En yakın örnek üçüncü boğaz köprüsünde yaşanmadı mı?
Hatırlayın, Sarıyer sahillerinden yaşam yerlerine inen yaban domuzu ailesi, yavrularıyla boğaz sularına atlayarak, Beykoz tarafına yüzerken görülmüştü.
Sanki Beykoz'a ulaşınca kurtulacaklar? Köprünün diğer ayağı da, Beykoz kuzeyi Poyraz köy bölgesinden geçmiyor mu?
Ne bilsin hayvancık, insanların bu kadar acımazız olduğunu?
Gene öncesinde Rize Ayder yaylasında, sözde doğayı koruyarak, ulaşım yolları yapılacaktı ama sonra halkın direnci ile karşılaşınca görüldü ki kazın ayağı hiçte öyle değil, tam bir otoban çalışması imiş!
Yargı kararı ile durduruldu(!) tam sevindik derken, bu seferde Artvin Cerattepe olayı patladı… Akıl almaz bir ısrarla, halkın direnişi, kolluk güçleriyle kırılmaya çalışılıyor.
Oysa meydanlarda görünen çok aydın bir kitle, görüşüp anlaşılarak, hoş görü öne çıkabilir ve çözüm üretilebilirdi ama olmadı, gene kuvvete başvuruldu.
Sanki ülke güllük gülistanlık?
 Değdi mi?
Bu yapılanlara…
Şimdi tam çıkmaza girildi ve gene hep kaşıyıp durduğumuz bir birine güvenmeyen iki gurup oluştu!
Üstelik de devlet gücü halkın karşında…
İşin en manidar ve trajik-siyasi tarafı ise son seçimlerde, bölgeden verilen oyların en düşüğü yüzde ellilerde en yükseği ise yetmiş beşlere kadar dayanan ve iktidarı destekleyen oylardan oluşuyor iyi mi?

Sözün özü;

Demokrasilerde eğer eylemlerinizden siyasi bir sonuç almak ve çevrenizi korumak istiyorsanız? Yollarda can pahasına direnmek yerine, sandığı ortaya koyup onun gücünü gösterirseniz  bir daha böyle olaylarla asla ve asla karşılamazsınız… Artık kulağımıza küpe olmalı hem de her ikisine!