Son zamanların sevilen dizisi Sadakatsiz ’de Haluk Güçlü karakterine can veren Burak Sergen’den sevindiren haber geldi, solunum cihazından çıkarılarak yoğun bakıma alındı. Kendisine, ailesine ve sevenlerine geçti gitti işte, şifalandı diyeceğimiz günler yakındır, umuyorum ve diliyorum.
Burak Sergen başrolünde oynamış olduğu “Sadakatsiz” dizisindeki ‘Haluk Güçlü’ karakteriyle adından sıklıkla söz ettirirken aniden dizi setinden bulaştığı düşünülen çağın illeti, tüm dünyayı saran Corona / Covid 19’la gündeme gelmesi beni ve inanıyorum ki benim gibi çok hayranını da üzdü. Önce “Sadakatsiz” dizi setinde Covid – 19’a yakalandığı duyuruldu. Ardından yoğun bakıma alındığı ve sonra da kendi bilgisi dahilinde daha iyi solunum yapabilmesi için entübe edildiği açıklandı.
Sonrasında sevindiren haber oğlu Cansın Sergen’den geldi; “Babam solunum cihazından çıkarıldı en kısa zamanda yoğun bakımdan çıkarılacak durumu iyiye gidiyor.”
Kendi adıma ve sevenleri adına çok sevindim bu habere…
İnanıyorum dizideki “Güçlü” soyadı gibi kendisi de çok güçlü ve diliyorum bu hastalığı bir an önce atlatacaktır. Sağlık ve şifa dileklerimle Burak Sergen’i paylaşmak istedim.
Asıl adı Burak Reis Sergen, çok yönlü sanatçı 9 kuşak İstanbullu Semih Sergen’in oğlu olarak Ankara’da dünyaya geldi. Ankara Konservatuarı mezunu olan ve İstanbul Türkçesini çok iyi kullanan Burak Sergen gitar çalmayı ve şarkı söylemeyi çok seviyor ki, çok güzel sesi var. Sesinin güzel olduğunu biliyorum çünkü, yakından odasında dinledim… Kendisi ile röportaj yapmak istediğimi söylediğimde yıl 2009’du. Röportaj için Ulus’taki evine davet etti. O günlerde kendisi gibi sanatçı olan Işıl Sergen ile on yıllık evlilerdi ve bugünlerde 13. yaşına adım atan Cansın’ın dünyaya gelmesini heyecanla bekliyorlardı.
Burak Sergen’i izlemeyi çok severdim, ancak bu defa özeline girmiştim yakından tanıyacaktım. Sahnede devleşen tiyatrocu ve birçok tiyatrocunun da hocası oldukça mütevazı yaklaşımıyla benim gönlümü bir kez daha o gün fethetti.
Röportaj günü evlerine ilk kez gittiğimde geniş bir salondan geçip, mutfağın balkonunda önce çaylarımızı yudumladık. Güler yüzle bizi ağırlayan Sergen’lerin dubleks dairesinin alt katındaydık. O günkü iç dünyalarını yansıtan oldukça özenli, kendi içinde sadelik, şıklığı ve titizlikle modern tarzda dekore ettikleri evin ferahlığı ‘burada huzur var’ sinyali veriyordu. Önce salonun çok rahat koltuklarında röportajımızı yaptık. Sorularımı samimiyetle yanıtlayan usta oyuncu Burak Sergen ile bekledikleri Cansın bebek heyecanını, işlerini, projelerini ve o günlerde ‘yeni’ olan projeleri “Ömer Hayyam Üçlemesi” ni konuştuk. Sonrasında evin hobi alanlarını birlikte gezdik. Bir ara evin kedisi yanımıza geldiğinde usta sanatçının hayvan dostu olduğunu da öğrenmiş oldum.
Evin bir odası vardı ki, Burak Sergen o odada adeta ‘kendimi burada buluyorum’ diyordu. Büyük salondan camla ayrılan bu odanın duvarları fotoğraflarla kaplıydı. Bir köşesinde elektro gitar, ses mikseri, hoparlörlerle tam bir müzik hobi odasıydı. O odanın diğer bir köşesi Burak Sergen’in aldığı plaket ve ödüllerle doluydu. Başarının ve hobilerinin aynı odada can bulması…
Gerçekten çok etkilendim. Gitarı eline alıp birkaç parça çalarak söylemesi beni benden aldı. Hayran olduğum sanatçının bir başka yüzüne tanık olmuş ve çok sevmiştim. Burak Sergen oğlu Cansın’ın bizi izleyen annesi Işıl Sergen’in de Rock söylediğini ve besteler yaptığını da söyleyerek şaşırtmaya devam ediyordu.
Burak Sergen’i ilk kez Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncusu iken sevdiğim yazar Murathan Mungan’ın oyunu “Geyikler ve Lanetler” de izlemiştim ilk kez. Oynamıyor sanki yaşıyordu sahnede, izleyiciye geçiyordu gerçekliği. Benim için Burak Sergen, evine konuk olduğum güne dek; “Zerda” dizisinin ‘Mahmut Ağa’sı, “Dicle” dizisinin ‘Seyithan’ı, “Erkek Tarafı’nın” ‘Kamil’i, “Dünyayı kurtaran adamın oğlu” filminin ‘Uga’sı idi. Tiyatro da rahmetli Tuncer Cücenoğlu’nun ki birlikte izlemiştik ‘Neyzen’ oyunundaki performansı gerçekten müthişti, hiç unutamam ayakta alkışlamıştık Tuncer abiyle. Röportaj günü, Neyzen’de unutulmaz bir oyunculuk performansı göstermiş olduğunu söylediğimde inceden gülümseyerek sadece teşekkür etti.
Kadın- erkek ilişkilerine bakışını sordum. Kadınların iş yaşamında geri planda kalması ve sanat dünyasındaki birlikteliklere bakışını merak ettim.
Dedi ki; “Sanat dünyasında, birbirleriyle evlenen, flört eden çok insan var. Ama çok enteresandır ki, karısının işini kıskanan ya da kocasının işini kıskananlar var. Benim dünyamda olmaz bu. Özellikle birlikte çalışmak, arkasında durmak, başardığını görmek, projelerde birlikte çalışmayı çok isterim. Düşünsenize ne şahane bir durum halbuki. Ülkemizde sanki ‘karı – koca aynı sette çalışamaz’ gibi görünmeyen kural var. Kötü tabii… Amerika’da, Avrupa Sineması’nda böyle bir durum yok. Ben bir sinema ya da dizi yönetmeni olsam, özellikle evli çiftleri seçerim ki; tiyatroda çok denedik bunu. Türk Sineması’nda örneğin cinsellik içeren, erotik bir sahne çekilecek olsa ben karımla daha sıcak olurum. Hiç rol yapmaya gerek yok sıcak, erotik ve çok da inandırıcı olur üstelik.”
Burak Sergen 9 Şubat doğumlu ve o bir Kova insanı yani dâhiler burcundan. Çok işi bir arada yapması ya da yapabilmesi de bundandır diyorum.
Sinema, dizi oyunculuğu, oyunlar yönetmesi ve Devlet tiyatrolarındaki sanatçılığının yanı sıra, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda müdürlük görevinde bulundu. Konya Selçuk Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’nda da öğretim görevlisi olarak görevler de yapmıştır.
Allah vergisi iyi ses, enstrüman çalması da bildiklerim arasında. Yeni yerler görmek ve seyahat etmenin de tutkusu olduğunu kendisi söyledi.
Kendisine buradan acil şifalar diliyorum. Bir an önce iyileşmesini, yeni projelerde görmeyi, daha çok o çok farkındalıklı performansını izlemek istiyorum.
Hatice Özbay
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR