“Nerdesin aşkım? Burdayım aşkım”, çığlıklarıyla kadınlar tüm engellemelere ve yasaklamalara rağmen bariyerleri ve barikatları geçerek ilerlediler akşamın alacasında.
İstanbul’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınlar yüreklerinden taşan sloganlarla yürüdüler, dört bir yandan Taksim’e…
Her sokaktan zorlanarak ama zorlayarak bariyerleri aşan kadınların bir kısmı topluca vardılar Cihangir’e…
Yürüdüler diyorum çünkü, metro, otobüs, füniküler Taksim’de durmadı, duramadı tüm ulaşım araçlarına kapatıldı kocaman Beyoğlu. Yasaktı…
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınların yürümesine yasak kondu!
21’incisi yapılacak olan Feminist Gece Yürüyüşü ’ne yasağı Beyoğlu Kaymakamlığı koymuştu.
Ülkenin gündemine duyarlı kadınlar, binlerce güvenlik gücünün, metal bariyerlerin, tomalarla kapatılan sokak başlarından ve otobüslerle kapatılan kavşak veya yol ayrımlarından geçmeye çalışarak Cihangir’e ulaştılar. Ulaşabilenler dışında ulaşamayanların sayıları da oldukça fazlaydı.
Cihangir’e giremeyen metallerin arkasında kalan kadınlar bağırdılar yeniden “Nerdesin Aşkım?” Toplanan kalabalıklardan yanıt “Burdayım aşkım!”. Oldu bir müddet.
Kadınlar toparlandıkça daha gür çıkan sesleriyle “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganlarıyla yürüdüler, birleştiler ve ortalığı çınlattılar.
“İnadına isyan inadına özgürlük” “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa”.
diye diye…
Ellerinde; “Umutsuzluğa Alışma”, “Son yasaklarımız olsun”, “enkazları yaratanlar enkaz olacaklar “, “Yaralarımızdan tekrar yeşereceğiz”, “Sen ben biz birbirimizin birleştiricisiyiz” pankartlarıyla.
“Yastayız, öfkeliyiz, hesap soracağız” sloganıyla gece yürüyüşüne çağrı yapan Feminist Girişimi’nin Cihangir’de bir mum eşliğinde okunan basın bülteninden alıntılama yapacağım.
“6 Şubat’ta yaşanan deprem sonrasında on binlerce kişinin hayatını kaybettiği, yaralandığı, evsiz kaldığı bir dönemden geçiyoruz.”
“Patriyarkal kapitalizmin yol açtığı yıkım, bizlere doğal afet diye açıklanmaya çalışılıyor. Doğayı, kentleri rant uğruna mahvedenler, afete müdahale biçimleriyle de insan hayatına zerre önem vermediklerini gösteriyor.”
Üzgünüz, Öfkeliyiz! Başlığı altında vurgulananlar da çok önemliydi;
“Biz kadınlar, insan hayatının hiçe sayılmasını, devletin krizleri yönetme, sorumluluğunu yerine getirme konusundaki acizliğini ve bunun sonuçlarını çok iyi biliyoruz.
Bu İktidarı;
Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’ni iptal ederek milyonlarca kadının hayatını tehlikeye atmasından, 6284’ e karşı saldırıların önünü açmasından, erkek şiddetini teşvik etmesinden tanıyoruz.
Erkek şiddetine maruz kaldığı için şikâyete giden kadınları karakollardan evlere geri göndermesinden, mahkemelerde tecavüzcü ve katil erkekleri, erkeklik indirimleriyle affetmesinden, hayatına sahip çıkan kadınlara ağır cezalar verilmesinden, nafaka hakkına saldırmasından…”
Bildiride, Diyanet’e de yer verildi; “Diyanete sonsuz bütçe verip kreşleri kapatırken dini kurumlarda eğitimi teşvik edenler, bugün refakatsiz çocukları tarikatlara, dini kurumlara vermekte beis görmüyor.”
Bültenin devamında “Öfkeliyiz Yastayız. Ama İsyandayız!” Başlığı altında; afetin sonuçlarının yine kadınlar için çok katmanlı olduğunun vurgusu yapıldı.
Taleplerinin ise, “Her türlü şiddete karşı dayanışarak, direnerek, yaşamlarımızı adaletten, eşitlikten yana kurmaktır.” çağrılarıyla sonlandırdılar.
İnandığım ve bildiğim bir şey var barışçıl protesto anayasal haktır. Kadınların barışçıl protesto hakları 8 Mart 2023 de gasp edilmiştir.
Taksim’e girmeyi başaran ellerinde sadece dövizler ve pankartalar olan kadın sayısının bilmem kaç katı Polis, metal perdeler, otobüsler hatta tomalarla orantısız bir yığılma, orantısız güç gösterisi ile sonlandı…
Basın duyurusunun okunmasının ardından güvenlik çemberi(!) iyice daraltılarak kadınların çıkması engellendi. Kadınlar daralan çemberden çıkmak istedikçe biber gazıyla gazlama, darp ve gözaltılar başladı.
Yasaklarla, orantısız şiddetle, baskıyla korku iklimi yaratılmaya çalışıldı. Kadınlar susmadı, “Hükümet İstifa” sesleri yükseldi hep bir ağızdan.
Hükümet İstifa
“İktidar işleri ve kurumları yalnızca umutla, vaatlerle yürütülemez. Dolayısıyla iktidarlar korkuya ve korkutmaya, yüreklere korku salmaya ihtiyaç duyarlar.” Sözü geldi aklıma… Ki yaşanan tam da buydu.
Sevgi dilinden uzak, umut vaat edemeyenler, gerilimden beslenen anlayışla çürük de derler, sürtük de. En yetkili ağızdan bunları duyanlar ise durumdan vazife çıkarıp kadınları baskılarlar. Bunun adına da “Emir demiri keser” derler.
6 yaşındaki kız çocuğu 28 yaşındaki erkekle evlendiren cemaatin davasında sanığa destek için Çağlayan Adliyesi önünde toplanan kalabalığa yasak yoktu. Neden yoktu? O hiddetli kalabalık kadınlardan daha mı masumdu? Orada demiri kesecek emir mi gelmemişti?
Umutsuzluğa alışma, bu 8 Mart son yasaklarımız olsun.
Elbette tarafsız değilim, doğrudan, özgürlüklerden kısacası insandan yanayım. Çevreye duyarlı, yeşile aşık, betonlaşmaya karşı, hak, hukuk adalet yanlısıyım.
Gericiliğin, yobazlığın karşısındayım, savaşlara, insanların öldürülmesine karşıyım. Hayvanların katledilmesine, çocukların istismarına karşıyım, kadınların taciz ve tecavüzüne, mobbinge, emeğin sömürüsüne karşıyım.
Çürükte değilim, sürtük de…
***
8 Mart 1857 tarihinde kırk bin dokuma işçisi kadın, Amerika’nın New York kentinde, çalışma koşullarının değişebilmesi yolunda, ölümü göze alıp greve gittiler. Eylemleri, direnişleri, çığlıkları yıllarca hatırlanmadı. Ta ki altmış bir yıl sonra, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin direnişin başladığı günün 8 Mart “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanması önerisini getirene dek. Yıllarca yasaklanarak, zaman zaman da kabullenerek sürdürüldü kutlamalar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Mart 1977 de, 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul etti ve tüm dünyada kutlanmaya başladı. Türkiye de 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, dört yıl kutlamalar yapılamadı. Sendikalar, kadın kuruluşları, yıllarca bu önemli günde kadına yönelik ayrımcılığı daha güçlü olarak dile getirmeye çalışsalar da ayrımcılık devam etti, ediyor. Kadın eğitilmeden... Töre cinayetleri önlenemezken... Yaşamın çeşitli alanlarında eşitsizlik devam ederken... Berdel sürerken... Kadın cinayetleri önlenemezken, yaşanan afetin yaraları sarılmadan, kayıpların yasları tutulmadan…
Yine ve yeniden; 2023 ve sonrasında özgür, dayanışmacı, paylaşımcı, eşit işe eşit ücretin ödendiği, baskılardan arınmış, sömürünün sürmediği, cinsel tacizlere, tecavüzlere uğranmayan, sevgi, saygı ve hoşgörünün sağlandığı, adil ve barış içinde yaşayacağımız bir dünya isteyen tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nü kutluyor ve mücadeleye omuz veren tüm kadınlara teşekkür ediyorum.
Açıklama: Toplanma alanına girmenin yasaklandığını söyleyen polislerin isteği doğrultusunda, e- devletten ikametgahımı göstererek, hatta “bu senin ikametin mi, nerden bileceğiz?” sorularına maruz kaldığımda kimliğimi de göstererek toplanma alanına yaklaşabildim. Çıkmak isterken, çıkış noktasında durduruldum. Kapana kıstırılmış gibi hissettiğim anlardı. Çıkacağım dediğim halde kıpırdamama müsaade etmeyen güvenlik kuvvetlerinden biri, “Elimizde kalacaksın kadın yaşından başından utan” diye kollarımdan tutan polise hızla döndüm “Kolumu bırak, özgürce anmamızı yapamadığımız, susturulduğumuz, yasaklara boyun eğmediğimiz için ve beni ittirdiğin için, sen utan, gideceksiniz artık” dediğim de tartaklandım. Bir kez daha ülkem adına çok utandım. Ben iyiyim, seneye Taksim’de özgürce kutlayacağımız 8 Mart’ta görüşmek üzere…
Birkaç noktada kaç kişi Taksim’de görevdesiniz sorusunu yönelttim. “250.000 kişiyiz” rakamını duyunca kulaklarıma inanamadım. “Deprem bölgesinde 10 ayrı ilin her birinde bu kadar güvenlik kuvveti var mıdır?” diye düşünmeden edemedim.
Olabildiğince kalın sağlıcakla.
Hatice Özbay
FACEBOOK YORUMLAR