Neden Kuma ve Kumalık
Adam 5. Kez evlenebiliyor, Erkek olunca mı hak oluyor bu evlilik, muhtar olunca mı? Ben bilemedim.
Habere göz atalım; “Batman merkeze bağlı bir köyde muhtarlık yapan ve 4 eşinden 30’a yakın çocuğu bulunan 68 yaşındaki M.S.Ö., 5’inci evliliğini babası köyde çobanlık yapan 19 yaşındaki A.B ile yaptı. M.S.Ö., düğün için de Batman merkezde yüzlerce kişilik lüks bir salon tuttu. Düğün yaklaşık bir hafta önce yapıldı.
Ancak M.S.Ö.’nün hem 5’inci evliliğini yapması hem de kendisinden 49 yaş küçük biriyle evlenmesini yadırgayan yakınları düğüne katılmadı. Çocuklarının da gelmediği düğün sadece birkaç kişinin katılımıyla yapıldı. Neredeyse tüm salonun boş olduğu düğünde, halayı da gelin ve damat ile birkaç kişi çekti.” ve devamı yazıyor
Bu ve benzeri haberlerle hemen her gün karşılaşıyoruz.
Neredeyse kanıksadık.
Kanıksamayanlar için zaten çalışmalar sürüyor diziler, filmler, fetvalar aracılığı ile açık açık gözümüze gözümüze sokuluyor, beynimize dirhem dirhem işleniyor.
Tv de yayınlanan “Yeni Gelin” diye bir dizi var ki evlere şenlik.
Başladıktan kısa bir süre sonra denk geldiğim ve bir bölümünü izlemeye bile dayanamadığım, dizinin adı Yeni Gelin olunca dikkatimi çekmişti. Komedi havasında iğrenç biçimde çok eşlilik, eşler arası kıskançlıklar, entrikalar, kıyaslamalar aracılığıyla zihniyet değişikliği empoze edilmeye çalışılmış.
Kadının aşağılandığı, kuma geleneğini sempatikleştirmek için zorlamalarla dolu sahnelerin varlığı ile istenmeyen evliliklere zorlanan gençlerin olduğu bir dizi. (Şimdilerde nasıl bilmiyorum.)
Her aklı başında kadının karşı çıktığı ve çıkması gerektiğine inandığım “kuma ve kumalık” normal “miş” gibi servis ediliyor.
Öncelikle bilinmeli ki; ben evlilik karşıtı birisi değilim. Kadının ve erkeğin rızası varsa gerisi teferruat der geçerim.
Genç-yaşlı çift ilişkisi; alt düzeyde edebiyatın, üst düzeyde ise psikolojinin ilgi alanı içindedir. Beni ilgilendirmez.
Tarafların evliliğe nasıl yaklaştıkları, birbirlerinden ne bekledikleri, sadece kendilerini ilgilendirir. Eşlerin ille de benzer yaşlarda olması gibi tuhaf bir yaklaşım içerisinde hiç değilim.
Herkes tercihini aşk ve sevgiden yana kullanmayabiliyor.
Bu durum sadece bu günümüzün gerçeği değil, hep vardı ve var olacak da.
Edebiyatta aşkın yüceliğini öne çıkartan ve ona vurgu yapan eserler olduğu gibi, “Aşkın ilk nefesinin, mantığın son nefesi olduğunu...” anlatan eserler de vardır.
“Mantık evliliği” deyimi herhalde günümüz ekonomik kriz koşullarında icat edilmedi. Habere konu olan kişiler nasıl ve hangi koşullarda evlendi bilmiyoruz. Dikkat çekmek istediğim “kumalık” geleneğini sürdürüyor olmaları.
Toplumsal kültürde önemli olan; kadının, tıpkı erkek gibi kendisine bir “birey” olarak toplumda yer bulabilmesidir.
Birey olduktan sonra; ne yaptığı, kararlarını hangi amaçlarla verdiği bir tek kendisini ve muhatabını, bir de etraflarındaki beş veya on kişiyi ilgilendirir. Bu ilişkileri de Medeni Hukuk düzenler.
Çünkü yasalar, reşit olma halini on sekiz yaş ile başlatırlar.
Cinsel üretkenliği biyolojik olgunluğun tamamlandığı aşama olarak kabul edersek, 13-14 yaşında insanoğlu ya da kızı, neslini sürdürebilecek bedensel olgunluk durumuna geliyor.
Oysa zihinsel olgunluk yaşı 22-24 olarak biliniyor. Bazılarının daha geç ulaştığı hatta hiç ulaşamadığı olsa da burada kastettiğim genel çoğunluk.
Hal böyle olunca, yasalarımız on sekiz yaşındaki kişinin verdiği kararlardan ötürü kişinin kendisini sorumlu tutuyor.
Bu habere konu olan çocuk gelin olsaydı veya genç kadın zorla kendinden büyük erkeğe verilseydi, (satılsaydı) konumuz değişirdi elbette.
Ancak burada da ciddi bir sıkıntı olduğu muhakkak!
Muhtarın 4 karısı ve 30’a yakın çocuğu var ve muhtemelen evlendiği kadınların akrabaları da var, haberde 500 kişilik salon tutulduğu ve salonun boş olduğu da yazılmış. Salonu dolduracak sayıda aile yakınları olduğunu da anlıyoruz.
Ancak istenmeyen bir evlilik olduğu düğün salonunun boş kalması ile anlatılmış haberde.
Sadece salon mu boş kaldı?
Bu düğün öncesi neler yaşandı, sonrası neler yaşanacak bilmiyoruz.
Bildiğim bir gerçek var ki, çok eşlilik hemen her kesimde kabul görmese de kadına rağmen hala yapılıyor ve destekleniyor.
Bir erkeğin resmi olarak sadece bir eş alabileceği ortada ve medeni hukukla belirlenmiş olmasına rağmen Şeriat yasalarına göre birden fazla eş alması ve çocuklar yapmasının önüne neden geçilemiyor anlamış değilim.
Hukuk neden işletilmiyor?
Kuma geleneğinin sürmesi, kadının söz hakkının olmaması taciz değil midir? Kadın haklarına yapılmış tecavüz değil midir?
Bu ülkenin insanları, “Kadından Sorumlu Devlet Bakanı” olarak 11 çocuklu ve biri imam nikahlı diğeri resmi nikahlı eşleri olan Mehmet Salim Ensarioğlu’nu da gördü.
Gerçi sivil toplum kuruluşları ve kadın örgütlerinin tepkilerinin sonucu Ensarioğlu Bakanlık koltuğunda 1 hafta süreyle kalabildi. Ama denemeler sürüyor, sürecek gibi de görünüyor.
Kalın sağlıcakla.
FACEBOOK YORUMLAR