Artık yeter demek için kalkın kadınlar oturduğunuz yerden kalkın. Hak mücadelesi esastır.
Bu seçim son seçme ve seçilme hakkının oylandığı seçim olabilir. Çok karanlık tünellere girmeye zorlanıyoruz. 6284 sayılı yasanın kaldırılması konusundaki diretmelerle kadınların kamusal alandan, toplumsal mücadeleden çekilmesini isteyen zihniyet yeniden evlerimizde oturmamızı ve erke biat etmemizi istiyor…
Anlayın artık siyaset kadın üzerinizden, kadın oylarıyla ancak kadınlara rağmen şekilleniyor.
Kendi geleceğimizi, bugüne dek kazanılan haklarımızı yeniden Erk’e teslim etmemek için, gerici, yobaz, bağnaz zihniyetin iki dudak arasına bırakmamak için sözünüzü söyleyin.
Mutfağınızdaki yangına, yetişemediğiniz faturalara, gasp edilen haklarınıza sahip çıkmak adına, çocuğunuzun beslenme çantasına koyamadıklarınız için, tacize, tecavüze uğrayan kız kardeşlerimizin hesabını sormak için, her gün öldürülen kadınların katillerinden hesap sormak için kalkın. Bugün değilse ne zaman kalkacak ve haklarımıza sahip çıkacağız?
Kalkın kadınlar bugününüze ve geleceğinize sahip çıkın. Sadece oy vermek yetmez, komşunu, kardeşini, dostunu, oğlunu, kızını da haklarına sahip çıkması konusunda uyarmanın tam zamanı.
Gerici, yobaz, bağnaz, faşizan bakış açılarıyla kadını evde tutmaya çalışan partiler kadınlar üzerinden dayatmalarla, koltuk hesapları yapıyorlar.
İstanbul Sözleşmesinden çıkıldı, bunu kabullenemezken şimdi de 6284 sayılı yasanın kaldırılmasını isteyenler ortaya çıkıp, mevcut iktidarla pazarlık ettiler. Bu asla kabul edilemez.
İstisnasız tüm kadınların, 6284 sayılı kanunun değişikliği teklifi ile TBMM’ye milletvekili olarak girmeyi hedefleyen partilere ve zihniyetlerine karşı çıkması gerektiğini önemle vurguluyorum.
Ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar haklarınıza sahip çıkın ki; yaşadıklarımız yeniden kadın yazgısı veya alın yazısı olmasın.
Mutsuz kadınlar ve mutsuz bir nesil istiyorlar bu açık.
Gelenekçi, ayıpçı, töreci zihniyet baskıcı bir dille, hatta fetvalarla yeterince yara verdi bu topluma. Yeni yaralar istemiyoruz. Yıllar içerisinde mücadele ile edindiğimiz kadın haklarından vaz geçmemiz gerektiği bizim dışımızda partilerin pazarlık konusu oldu. Bu baskıcı zihniyetin kazanmasını önlemek adına, tüm kadınların doğruyu bilmesi gerek.
Siyasette dolandırılarak konuşulduğu gibi 6284, evlilik düzenini yıkıcı maddeler içermiyor.
6284 nedir? Kimi koruyor?
“Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanuna ilişkin uygulama yönetmeliği”
“Amaç ve kapsam – “Bu Yönetmelik, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik tedbirler ile bu tedbirlerin alınması ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsar.”
“Evlilik düzenini yıkan maddelere karşıyız” lafı kadınlara yutturulmaya çalışılan bir hap gibi külliyen yalan. Artık bu hapları yutmayacağımızı görmeleri gerek.
“Kol kırılır yen içinde kalır.” lafı gibi safsatalarla uyutulmamak gerektiğinin de altını çiziyorum. Bu söylemlere itibar eden, çevre baskısından çekinen kadınların çoğunun da en yakınları tarafından öldürülmeleri ile sonuçlanıyor.
6284 sayılı kanun uygulamadan kaldırılırsa hangi haklardan mahrum kalacağımıza odaklanın ve bilin, dayatılan zihniyeti iyice belleyin istiyorum. Kadının verdiği mücadelenin bir sınıf mücadelesi olduğunun da farkında olarak.
Bu kanun diyor ki; “Aralarında aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, şiddet uygulayanın, şiddet mağduruna yönelik olarak, güvenliğinden endişe edecek şekilde fiziki veya psikolojik açıdan korku ve çaresizlik duygularına sebep olacak biçimde, içeriği ne olursa olsun fiili, sözlü, yazılı olarak ya da her türlü iletişim aracını kullanarak ve baskı altında tutacak her türlü tutum ve davranışı.” Kapsar.
Şiddete uğrayanın;
*Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanır.
*Kadın, kendisine şiddet uygulayan kişinin birlikte yaşanan konuttan uzaklaştırılmasını talep edebilir. Bu karar alındıktan sonra uzaklaştırılan kişinin yalnızca konuta değil, şiddete maruz bıraktığı kadının iş yerine, çocuğun okuluna ve doğrudan kadının kendisine yaklaşması engellenir. Konut şiddete maruz kalmış kadına tahsis edilir ve kadın yaşamına orada devam eder.
*Diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saklı kalmak üzere, geçici maddi yardım yapılması saağlanır.
*Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilir.
*Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alınması sağlanır.
*Çocuklu annelere Kreş imkânın sağlanır.
*Korunan kişinin İş yerinin değiştirilmesi sağlanır.
*Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenir.
*Nafaka haklarının korunması, gibi maddeler içeriyor.
Bizi yöneten ve destek veren zihniyeti hatırlayalım.
Özünde sevgili kız kardeşim kendini baskı altında hissetmiyorsan sana sözüm yok. Ancak kiramı ödeyemiyorum diyorsan ve barınma, eğitim, sağlık konusunda bir şeyler değişsin istiyorsan, ekonomik anlamda aile bütçeni dengeleyemiyorsan, sosyal hayatım kalmadı diyorsan, 21 yüzyılda töresel ve daha birçok konuda baskı altında hissediyorsan da haklarına sahip çık.
Herhangi bir cinsiyetin egemenliği değil eşitlik istiyorsan, sadece hayatta kalmak değil, hayatı doyasıya yaşamak istiyorsan artık yeter demelisin.
Bedeninin, giydiklerinin, kahkahalarının, hamileliğinin yargılanmasını istemiyorsan, sana sürtük, çürük, hatta ağaçları savunduğunda da çapulcu denmesini istemiyorsan bu zihniyete daha fazla tahammül etme.
“Erdoğan I. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'nde yaptığı konuşmada 'kadınla erkeği eşit konuma getirmenin fıtrata aykırı' olduğunu söyledi!” Bir ülkeyi tek yöneten kişi bunu söylerse diğer partiler pazarlık konusunun merkezine elbette kadını koyar. Kadını baskıladıklarında oylarını da baskılayacaklarını ve kendi oyunlarının bozulacağının farkındalar çünkü.
Geçtiğimiz tarihlerde Ömer Tuğrul İnançer : “Hamile kadın sokakta dolaşamaz” demişti ve o günlerde “Hamileyim Ben” başlıklı yazı yazmıştım, o yazımı da yeniden siteye ekledik.
***
Çirkin seçim pazarlıkları devam ederken aday belirleme süreçlerinde depremler neredeyse unutuldu. Yıkımlar, yok olan hayatlar, sarılamayan yaralar varken bunlarla İlgili çözümler, çözümsüzlükler sürerken siyasette diller de iyice keskinleşti. Hatta bu arada İyi Parti İstanbul İl başkanlığına da kurşun sıkıldı. Avuntumuz can kaybı yaşanmaması oldu.
Siyasette ayrıştırma, kutuplaştırma çabaları hızla sürerken, depremi, depremzedeleri unutmayalım, unutturmayalım da.
Olabildiğince kalın sağlıcakla.
Hatice Özbay
FACEBOOK YORUMLAR