Bu tür haberleri gördüğüm, okuduğum, işittiğim her an içim yanıyor.
İçim kanıyor…
Kanım donuyor…
Aklım hiç almıyor.
İstanbul’da Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde geçen haftalarda ortaya çıkan 115 hamile çocuk beni derin düşüncelere götürdü.
Düşünün ki İstanbul’da yüzlerce özel ve devlet hastanesi var. Türkiye geneline baktığımızda bu rakam binleri aşıyor. Kısacası resmi verilere göre 355’i özel 1191 hastane var. Bu hastanelerin 836’sı Sağlık Bakanlığına bağlı. İstanbul’da 52’si Sağlık Bakanlığı’na ait toplamda 190 Hastane var.
Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi bunlardan sadece bir tanesi. İdealist bir sağlık görevlisi 17 yaşındaki bir çocuğun hamileliği ile ilgili raporun hazırlanmaması ve emniyete yapılması gereken bildirim yazısının olmadığını tespiti ile ortaya çıkan hazin bir tablo.
Özü; bu ve benzeri olaylarda birden fazla zincirleme SUÇ ve ciddi ahlak erozyonu var.
Kamu görevlisi durumu bildirmiyor bu SUÇ.
Çocuk cinsel istismara uğruyor bu da SUÇ.
Bilmediğimiz belki de defalarca istismar ediliyor ki hamile kalıyor bu da SUÇ.
Doğan veya doğacak olan çocuklar ile ilgili ve sonrasını demeye ve yazmaya dilim ve elim yetmiyor, aklım hiç yetmiyor.
Çocukların hamileliği normal değil. Normal kabul edilmemeli. Normalleştirmeye çalışmak insanlık suçu olarak kabul edilmeli.
Tüm hastaneleri sayıyorum, ayları, yılları sayıyorum, sonunda saydığım rakamlardan ürküyorum buraya yazmaya elim gitmiyor. Hamile kalan ve bildirilmeyen çocuk sayısı bilmediğimiz, çok, çok fazla demek okurları ve yetkilileri harekete geçirmeye yeter mi bilmiyorum.
Yapılan haberde idealist bir sağlık çalışanı İclal N.: Hamile bir çocukla başlayan evrak araştırması neticesinde 5 ay 9 günlük süreç içerisinde 18 yaşın altındaki hamile çocuk sayısının sadece kendi çalıştığı hastanede 250 civarında olduğunu tespit etmiş. Üstelik bu çocukların 115’i için emniyet birimlerine bildirim yapılmadığını da sözlerine eklemiş. Ve hatta bu durumu sorgulayınca 2 görev yeri değişikliği de kendisine reva görülmüş!
İnsanlar idealist olunca görev yerleri değişmeli mi? Ödüllendirilmeli mi? İnsanlık nereye gidiyor?
Tüm bu iddialarla ilgili Haziran 2017’de tutulan tutanakta acı olan başka bir şey daha var; 115 çocuk içinden 38’inin 15 yaşından önce hamile kaldığı, bu durumun rıza aranmaksızın “Çocuk Cinsel İstismarı Suçu” kapsamında olduğu ve diğer 77 hamileyle görüşülmediği için durum tespiti yapılmadığı.
Milletvekillerimize soruyorum: Dünyanın birçok batı ülkesinde Pedofili ya da sübyancılık en ağır suçlar kapsamındayken, bizim ülkemizde neden hala ağır suç kapsamında değil?
Batı ülkelerinde sübyancılık cezalarında, “kurbanla saldırgan arasındaki yaş farkı arttıkça “cezalarının arttığı” bilinirken, ülkemizde neden hala cezasız kalabiliyorlar?
Hepimiz büyümeden önce çocuktuk. Karşınızdaki çocuğu düşünmeden önce kendi çocukluğunuzu düşünün. Yetmedi mi? Çocuklarınızı düşünün.
Kısacası empati birazcık empati yapın.
Hayvanlardan insanları ayıran düşünme yeteneği değil mi? Düşünce yeteneğini kaybedersen hayvanlaşırsın. Ama unutma hayvan sadece acıktığında başka canlıya zarar verir ve çiftleşme zamanı gelince de tuttuğunu becerir.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül bu olayın savcılığa intikal ettiği tarih 3 Ekim’de soruşturma başlattıklarını söyledi. Sağlık Bakanı Ahmet Demircan; durumdan derin üzüntü duyduklarını belirterek, “bu sorunu çözmeye Sağlık Bakanlığı tek başına soyunamaz” dedi.
Sağlık Bakanı Ahmet Demircan “Bugünün sorunu değil uzun yılların sorunu. Toplumumuz böyle bir sorunla devam edemez çözmeli. Bu üzücü olayda bir yanlışlık yapıldıysa ortaya çıkarmak için gerekli denetim mekanizmamızı harekete geçirdik. Rapor geldiğinde kamuoyu ile paylaşacağız. Kimin ihmali ya da hatası varsa ortaya çıkaracağız” derken, olayın geçtiği hastanedeki psikiyatrist ise; O bölgede çok Suriyeli yaşadığını hastaneye gelenlerin büyük bölümünün de Suriyelilerden oluştuğunu söylüyor.
Evet bizim de bildiğimiz bugünün sorunu değil. Tacize, tecavüze, cinsel istismara uğrayanlar sorgulanır da yapanlar cezasız kalırsa yarının sorunu olarak ve tekerrür olarak hep devam edecek.
Neden olayı yumuşatma gereği duyuyorlar? Ya da bu ve benzeri olaylarla daha ne kadar zaman karşılaşacağız? Hangi bakanlığın görev ve yetkisi bu olayları çözmeye yeterli? Diğer hastanelerde bu ve benzeri araştırmalar yapıldı mı? Sorular sorular ve sorular.
Reşit bireyler arasında yaşanan bir olayın başkalarını ilgilendirmeyeceğini düşünüyorum. Ama bu ve benzeri olaylarda reşit bireylerden söz etmiyoruz. Mağdur çocuk daha, üstelik doğurduğu da bebek. Zincirleme kaza gibi.
Erkeklerin (çok büyük bölümünün) tuhaf yaratıklar olduğunu söylememe zaten gerek yok!
Erk’i eline geçirme ve elinde tutma merakı, ihtirası, hırsı da cabası.
Analarımızın yüzyıllardır söylediği gibi “toprak doyursun gözünü” deyip geçemeyeceğimiz bir konudur bu!
Ben ve benim gibi düşünenler adına Vekillerimiz, özellikle kadın vekillerimiz sizlere sesleniyorum: Bu ve benzeri olayların önünü tıkamak için cezaların ağırlaştırılmasıyla ilgili yasaların, bir an önce meclisten çıkmasını sağlamak, sizlerin bu halka olan borcunuzdur. Hatta birincil göreviniz olmalı! Ülkesinin çocuklarını koruyamayan, koruyacak yasaları çıkaramayan vekiller olarak tarihte yer almak istemiyorsanız tabii...
Cinsel istismar konusunda yaptığınız çalışmaları ve eylem planlarınızı artık harekete geçirin! Bu ve benzeri haberleri duymak ve görmek istemiyoruz!
Çocuklar ve hatta henüz konuşamayan bebecikler kimseyi tahrik edemezler. “Tahrik” vardı lafını da artık tarihe gömün!
Cinsel istismara, tecavüze uğrayan çocukların ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığının kararını veren Adli Tıp Kurumundan da rapor aramayın. Bu ve benzer olaylara sebebiyet verenlerin tümünün en ağır cezalarla cezalandırılması için bir an önce çalışmalarınızı sıklaştırın.
Tüm kadın vekillerimiz; kadın olmanın duyarlılığıyla, anne olmanın hassasiyetiyle, vekil olmanın sorumluluğuyla; lütfen acilen görevinizin başına geçin!
Çünkü bu ve benzeri haberleri okuduğumda kanım donuyor. Duyarlı tüm insanların kanının donduğu gibi…
Kadın vekillerimiz sizlere de soruyorum: Bu haberi okuduğunuzda sizlerin de içi yanmadı mı, kanınız donmadı mı? Eğer “Kanım dondu”, “İçim yandı” diyorsanız ki, inanıyorum diyorsunuzdur.
Cezaların en ağırını vermek adına bugünden tezi yok, tüm ağırlığınızı koyun ve kurtarın insanlığı bu sapıklar ve hastalardan.
Hatice Özbay
Bu da; Bir Annenin Çare Arayan Hali, kalın sağlıcakla.
FACEBOOK YORUMLAR