Dr. Abdulrezzak ÇİL

Dr. Abdulrezzak ÇİL

[email protected]

Geleceğin İnşasında Üniversite ve Sanayi İş Birliği

22 Aralık 2024 - 18:18

Üniversiteler ve sanayi kuruluşları, bir ülkenin ekonomik kalkınmasında ve toplumsal refahın artırılmasında kritik bir role sahiptir. Bu iki yapı arasında kurulacak etkin bir iş birliği, bilgi transferi, yenilikçilik ve nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesi açısından çarpan etkisi yaratır. Avrupa’da Almanya’nın Fraunhofer Enstitüsü modeli veya Hollanda’da uygulanan Triple Helix Modeli gibi örnekler, bu iş birliğinin nasıl başarıya dönüşebileceğini göstermektedir. Türkiye’de ise Teknopark İstanbul ve ODTÜ Teknokent gibi yapılar bu konuda umut vadeden bir gelişim çizgisi sergilemektedir. Ancak bu girişimlerin sürdürülebilirliği ve yaygınlaştırılması için daha somut adımlar atılması gerekmektedir.
“Bu iş birliği, bilgi üretimi ve mezun yeterliliklerine yönelik olarak üniversitelerdeki eğitim, öğretim ve derecelendirmenin değerlendirilmesi yapılarak hayata geçirilmelidir.”
Sanayi kuruluşları, üniversitelerden sektöre özel bilgi ve becerilerle donatılmış mezunlar yetiştirmesini beklerken, aynı zamanda araştırma projelerinde üniversitelerle ortak çalışmayı hedeflemektedir. Örneğin, Siemens’in Almanya’daki üniversitelerle yürüttüğü projeler ya da Türkiye’de ASELSAN’ın üniversitelerle kurduğu iş birliği, bu alanda öncü uygulamalardır. ASELSAN Akademi programı hem çalışanların akademik gelişimlerini desteklemekte hem de sektörel ihtiyaçlara yönelik çözümler üretmektedir. Bu tür modellerin, sanayi ile üniversitelerin karşılıklı beklentilerini nasıl karşıladığına dair iyi birer örnek olduğu açıktır.
“Yükseköğretim kurumlarının kaliteli ve nitelikli akademisyenleri büyük bir entelektüel sermaye oluşturmaktadır. Bu akademisyenlerin, sanayinin teknolojik dinamosu olarak tasarım ve üretim süreçlerine dahil edilmesi gerekmektedir.”
Üniversitelerin ise iş dünyasından beklentileri farklı bir boyuttadır. Araştırma projelerine daha fazla finansman sağlanması, öğrenciler için uygulamalı öğrenme fırsatlarının artırılması ve mezun istihdamında üniversite bağlantılarının güçlendirilmesi, en temel talepler arasında yer almaktadır. Türkiye’de bu noktada önemli bir işlev gören Üniversite-Sanayi İş Birliği Merkezleri Platformu (ÜSİMP), hem sanayiye hem de üniversitelere yol gösterici bir model sunmaktadır. Fransa’daki Carnot Enstitüleri gibi örneklerle kıyaslandığında, Türkiye’nin bu alanda kaydettiği gelişim sevindiricidir ancak eksikliklerin de göz ardı edilmemesi gerekir.
“Üniversite-sanayi iş birliğinde ekosistem odaklı iş birliği anlayışı benimsenmektedir. Bu yaklaşım ile kilit teknolojilerin geliştirilmesi ve millileştirilmesi sağlanarak ihracatta ve üretimde katma değerin artması hedeflenmektedir.”
Eğitim sisteminin sanayiye yönelik insan kaynağı yetiştirme kapasitesinin geliştirilmesi, üniversite ve sanayi iş birliğinin en önemli ayaklarından biridir. Bu konuda Avrupa’daki Dual Eğitim Sistemi, özellikle Almanya’da öğrencilerin eğitim ve staj süreçlerini eş zamanlı yürütmesine olanak tanıyarak iş gücü piyasasına hazırlık sağlamaktadır. Türkiye’de ise Ege Üniversitesi’nin zorunlu staj programı ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin CO-OP Programı, öğrencilere hem teorik hem de pratik deneyim kazandırarak iş dünyasına hazırlık süreçlerini hızlandırmaktadır. Bu tür programların kapsamının genişletilmesi, öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde atılmalarını sağlayacaktır.
“Üniversite-sanayi iş birliği süreçleri çerçevesinde, bilgi üretimi ve mezun yeterliliklerine yönelik olarak üniversitelerdeki eğitim, öğretim ve derecelendirmenin değerlendirilmesi yapılarak buna yönelik önerilerin hayata geçirilmesi sağlanacaktır.”
Teorik bilginin pratik uygulamalarla harmanlanması, mezunların iş dünyasındaki başarısı açısından bir diğer önemli noktadır. İsveç’teki Lund Üniversitesi bu konuda etkileyici bir model sunarken, Türkiye’de Sabancı Üniversitesi, sanayiyle ortak projelerde öğrencilerini aktif olarak dahil ederek bu ihtiyaca cevap vermeye çalışmaktadır. Sanayinin ihtiyaç duyduğu yetkinliklerin, üniversitelerdeki eğitim programlarına dahil edilmesi, mezunların iş dünyasındaki etkinliğini artıracaktır.
Kariyer merkezleri, üniversite ve iş dünyası arasındaki köprülerdir. Bu merkezlerin etkin çalışabilmesi, iş dünyası ile kurulan güçlü bağlara bağlıdır. Hollanda’daki kariyer merkezleri, mezunların iş dünyasına entegrasyonunu hızlandırmada örnek alınabilecek uygulamalara sahiptir. Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi Kariyer Merkezi’nin iş dünyasıyla düzenlediği etkinlikler ve ODTÜ’nün kariyer fuarları, bu alanda atılan başarılı adımlardır. Ancak bu merkezlerin, iş dünyasından daha fazla geri bildirim alarak hizmetlerini geliştirmesi gereklidir.
Sonuç olarak, üniversite-sanayi iş birliği sadece akademik dünya ve iş dünyası için değil, aynı zamanda bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınması için de kritik bir öneme sahiptir. Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerindeki başarılı modellerden ilham alarak, bu iş birliğini güçlendirecek adımlar atmalıdır. Eğitim müfredatlarının sanayinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi, staj programlarının yaygınlaştırılması ve kariyer merkezlerinin daha aktif hale getirilmesi bu sürecin temel taşları olacaktır.
“Üniversite-sanayi iş birliği süreçleri çerçevesinde bilgi üretimi ve mezun yeterliliklerine yönelik değerlendirmeler yapılarak önerilerin hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.”
Bu iş birliği, sadece bugün için değil, geleceğin inşası için de vazgeçilmezdir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar