Evlilik, bireylerin hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak bu birliktelik, duygusal destek ve mutluluğun yanı sıra bireylerin psikolojik dayanıklılığını da sınayan bir süreç olabilir. Yaptığım araştırma ve anket çalışması, evlilik ve depresyon arasındaki ilişkiyi derinlemesine incelemeyi ve bu konuda anlamlı veriler sunmayı amaçladı. Çalışmam kapsamında 69 katılımcıyla gerçekleştirdiğim anket, depresyonun evlilikte nasıl şekillendiğine ve hangi faktörlerin öne çıktığına dair önemli ipuçları sağladı.
Depresyonun Temel Nedenleri: Araştırma Bulguları
Elde ettiğim anket verileri, evlilikte depresyonun çok boyutlu bir sorun olduğunu ve bireylerin farklı faktörlerden etkilenerek depresyon belirtileri gösterdiğini ortaya koydu. Katılımcıların depresyon nedenlerine dair dağılımı aşağıdaki gibidir:
Tablo 1: Depresyonun Nedenleri
Depresyon Sebepleri | f | % |
a. Kendi psikolojik durumum | 36 | 19% |
m. Manevi Hayatım | 27 | 14% |
e. Ekonomik durumumuz | 23 | 12% |
b. Eşimin psikolojik durumu | 22 | 12% |
i. Eğitimimin devam ediyor olması | 12 | 6% |
d. Eşimin aile büyüklerinin evliliğimiz üzerindeki etkileri | 10 | 5% |
o. İş hayatım ve iş arkadaşlarımla ilişkilerim | 9 | 5% |
Diğer | 9 | 5% |
j. Kendi sağlık problemlerim | 8 | 4% |
l. Evlilikteki cinsel hayatımız | 7 | 4% |
c. Benim aile büyüklerim evliliğimiz üzerindeki etkileri | 6 | 3% |
h. Arkadaş ilişkilerimizin iyi olmaması | 6 | 3% |
f. Çocuğumuzun olması | 4 | 2% |
g. Çocuğumuzun olmaması | 4 | 2% |
k. Eşimin sağlık problemleri | 3 | 2% |
n. Bir yakınımı kaybetmiş olmak | 3 | 2% |
Bu tabloya göre depresyonun en yaygın nedeni bireylerin kendi psikolojik durumlarıdır (%19). Bu durum, bireylerin içsel çatışmalarının ve kişisel algılarının depresyonu tetikleyici rol oynadığını göstermektedir. Manevi hayatın eksikliği (%14) ve ekonomik zorluklar (%12) da depresyonun temel nedenleri arasında öne çıkıyor. Ayrıca, eşlerin psikolojik durumları da depresyonu etkileyen bir diğer önemli faktör olarak ortaya çıkıyor (%12).
Cinsiyet ve Depresyon İlişkisi
Araştırma sonuçlarına göre depresyonun cinsiyete göre dağılımı dikkat çekici. Evliliğin ilk yıllarında kadınların depresyon riskinin daha yüksek olduğu görülüyor.
İlk beş yıl: Kadınların %59'u, erkeklerin ise %41'i depresyon belirtileri gösterdiğini belirtti.
Altıncı yıl ve sonrasında: Erkeklerin depresyon oranı artarken, kadınların oranı bir miktar düşüş göstermektedir.
Bu durum, evliliğin ilk yıllarının özellikle kadınlar için daha duygusal ve psikolojik açıdan zorlayıcı olduğunu gösteriyor. Kadınların toplumsal rollerinden kaynaklanan sorumlulukları ve beklentileri, depresyon riskini artıran önemli faktörler arasında yer alıyor.
Ekonomik ve Sosyal Faktörlerin Rolü
Anket sonuçları, ekonomik durumun bireylerin ruh sağlığı üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyuyor. Katılımcıların %12’si ekonomik sorunların depresyon nedenleri arasında yer aldığını belirtti. Ekonomik baskılar, bireylerin evlilik içindeki mutluluğunu ve güven duygusunu olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Aile büyüklerinin evliliğe müdahaleleri de depresyon üzerinde etkili bir faktör. Katılımcıların %8'i, aile büyüklerinin müdahalelerinin evlilikte depresyonu tetiklediğini ifade etti. Bu durum, evlilikte çiftlerin kendi sınırlarını korumalarının ve dış müdahaleleri sınırlandırmalarının önemini bir kez daha vurguluyor.
Yardım Arama Davranışları: Çekingenlik Devam Ediyor
Anket verilerine göre, depresyon belirtileri yaşayan bireylerin %61’i profesyonel yardım almayı düşünmüyor. Bu durum, toplumumuzda hala psikolojik destek alma konusunda bir çekingenlik olduğunu gösteriyor. Psikolojik yardımın bireylerin hayat kalitesini önemli ölçüde artırdığı göz önünde bulundurulduğunda, bu algının değişmesi büyük bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor.
Çözüm Önerileri: Depresyonla Başa Çıkma Yolları
Araştırma bulguları ışığında evlilikte depresyonu önlemek ve yönetmek için şu öneriler geliştirilebilir:
- Çift Terapisi: Evlilikte yaşanan sorunların erken aşamada çözümü için profesyonel destek alınmalı.
- Açık İletişim: Eşler duygularını açıkça ifade edebilmeli.
- Ekonomik Planlama: Maddi sorunların etkisini azaltmak için çiftler ortak bir plan oluşturmalı.
- Manevi Destek: İnanç ve manevi yaşam, bireylerin psikolojik dayanıklılığını artırabilir.
- Sosyal Destek Mekanizmaları: Aile, arkadaş ve sosyal çevre destekleri güçlendirilmeli.
Araştırmam, evliliğin bireylerin psikolojik sağlığı üzerindeki derin etkilerini net bir şekilde ortaya koydu. Özellikle bireylerin kendi içsel çatışmaları, manevi hayatları ve ekonomik durumları, evlilikte mutluluğun temel taşlarını oluşturuyor.
Sağlıklı bir evlilik, sadece iki bireyin mutluluğu değil, aynı zamanda güçlü bir toplumun temelidir. Çiftlerin birbirine destek olması, gerektiğinde profesyonel yardım alması ve sağlıklı iletişim kurması, depresyonla mücadelede en önemli adımlardır.
Unutulmamalıdır ki, mutlu bireyler güçlü aileleri, güçlü aileler ise sağlıklı toplumları oluşturur. Evlilikte depresyonla mücadele, bireylerin ve toplumun ortak sorumluluğudur.
Not: Bu araştırma 2015 yılında 69 kişi üzerinde yapılmıştır. Aynı araştırmanın 2025 yılında tekrarlandığında hangi sonuçların çıkacağı da bir başka araştırma konusundur.
Dr. Abdulrezzak Çil Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Uzmanı/Aile Danışmanı
FACEBOOK YORUMLAR