Dr. Abdulrezzak ÇİL

Dr. Abdulrezzak ÇİL

[email protected]

Ergenlikte Fırtınalı Dönemler Beden, Duygu ve Aile

20 Nisan 2025 - 11:10 - Güncelleme: 20 Nisan 2025 - 11:14

Ergenlikte Fırtınalı Dönemler: Beden, Duygu ve Aile
Ergenlik, insan yaşamında hızlı ve çok yönlü değişimlerin yaşandığı, bir nevi geçiş dönemidir. Bu dönem, yalnızca fiziksel gelişmelerle değil, duygusal dalgalanmalarla ve sosyal bağlamda yaşanan dönüşümlerle de şekillenir. Genç birey, bu süreçte hem kendini hem de dünyayı yeniden anlamlandırmaya çalışırken, aileler de bu değişim karşısında çoğu zaman hazırlıksız yakalanır. Dolayısıyla bu dönemin sağlıklı atlatılması için ebeveynlere, eğitimcilere ve uzanabileceği yetişkin figürlere önemli roller düşmektedir.
Fiziksel Farklılaşma: Ayna ile Başlayan Sınav
Kulaksızoğlu (2002), ergenliği “fiziksel ve psikolojik değişimlerin hızlı bir şekilde devam ettiği bir dönem” olarak tanımlar. Gerçekten de bu süreçte büyüme ve gelişme farklı hızlarda ve zamanlarda kendini gösterir. Eller, ayaklar, çene ve burun gibi bölgelerdeki ani büyümeler gencin kendisini "orantısız" ve "şekilsiz" hissetmesine yol açabilir. Vücut imgesinde oluşan bu yabancılaşma, gençlerin aynaya küsmesi, fiziksel görünümüyle barışık olmaması ve benlik algısında bozulmalar şeklinde kendini gösterebilir.
Özellikle akne gibi ergenlik belirtileri, genç kızlarda kiloya duyarlılık gibi bedensel hassasiyetlerle birleştiğinde, gençler yoğun bir özgüven savaşı verir. Ailede veya çevrede bu kaygıları küçümseyen, alay eden veya baskılayan tutumlar gencin yalnızlaşmasına neden olur. Bu noktada anne baba kadar, gençle daha doğal iletişim kurabilecek amca, hala, teyze gibi yakın akrabaların veya abla-ağabey rollerinin desteği büyük önem taşır.
Duygusal Farklılaşma: Fırtına Öncesi Sessizlikten Patlamalara
Ergenlik dönemi yalnızca fiziksel değil, duygusal değişimlerin de merkezinde yer alır. Bu dönemde genç, çocukluk dönemine ait duygusal açıklıktan uzaklaşır, duygularını maskelemeye başlar. Duygular yoğunlaşır, fakat bu yoğunluk istikrarla değil, dalgalanmalarla kendini gösterir. Koç’a (2002) göre bu duygu çeşitliliği; aşırı hayal kurma, yalnızlık isteği, çalışmaya karşı isteksizlik, ani öfkelenme, aşırı sevinç veya ani mahcubiyet gibi durumlarla ortaya çıkar.
Özgürlük arayışı, bu dönemin en temel psikolojik dinamiklerinden biridir. Genç, ailesinin kararlarına müdahale etmesini reddeder ve kendi sınırlarını çizmek ister. Aile bu sınırlara saygı duymazsa, çatışma kaçınılmaz hale gelir. Çocukken kararları ailece alınan genç, artık bireysel olarak dikkate alınmak ister. Çevresel onay, akran beğenisi ve sosyal kabul, bu dönemde anne babanın yerini fazlasıyla almaya başlar.
Bu süreçte yalnızlık isteği, sadece bireysel tercihle değil, çevreden gelen eleştirilerden kaçışla da şekillenir. Gencin fiziksel görünümüne yapılan yorumlar, aile içi tartışmalar ve yetişkin gibi algılanmama hissi, onu içe kapanmaya ve bazen de saldırganlığa yöneltebilir. Duygusal çatışmaların yoğunluğu, bazen en sevdiklerine yönelen öfke patlamalarına bile dönüşebilir.
Sakin Liman Olmak
Bu fırtınalı süreçte en çok ihtiyaç duyulan şey, "güvenli liman" hissidir. Aile, gencin kaçmak istediği değil, sığınabileceği bir yer olmalıdır. Bunun için:

  • Genç bireyin bu dönemde yaşadığı değişimlerin olağan olduğu kabul edilmeli, asla küçümsenmemeli ya da eskiyle kıyaslanmamalıdır.
  • Duygularını ifade etmesine alan açılmalı, özellikle dinlendiğini ve anlaşıldığını hissetmesi sağlanmalıdır.
  • Tercihlerine saygı duyulmalı, kıyafet seçiminden arkadaş çevresine kadar birçok konuda yapıcı, yol gösterici ama baskıcı olmayan bir tutum benimsenmelidir.
  • Aile içi karar süreçlerine gençler de dahil edilmeli, kendisini bir birey olarak hissetmesi desteklenmelidir.
  • Baskı yerine diyalog ve güven esas alınmalı, kontrollü serbestlik alanları sunulmalıdır.
  • Baba figürünün kapsayıcı, şefkatli ve açık iletişimli bir rol üstlenmesi, süreci yumuşatıcı bir etki yaratacaktır.
  • Aile dışında güvenilir rol modeller (kuzen, dayı, teyze vb.) ile temas sağlanmalı, gencin kendini ifade edebileceği farklı kanallar açılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, bu dönem geçici olsa da ilişkiler kalıcıdır. Ebeveynin bu süreçteki tutumu, gencin karakterinin inşasında belirleyici olacaktır. Zamanla durulan bu suların ardından, yaşananlara tebessümle bakmak mümkün olacaktır. Ancak bu tebessümün ardında pişmanlık değil, anlayış yer almalıdır.
Kaynakça
  • Kulaksızoğlu, A. (2002). Ergenlik Psikolojisi. Remzi Kitabevi.
  • Koç, M. (2002). “Ergenlik Döneminde Duygusal Gelişim”. Psikolojik Gelişim Kuramları içinde.
Dr. Abdulrezzak ÇİL
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Uzmanı ve Aile Danışmanı
[email protected]

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • YAŞAR KABA
    9 saat önce
    Ergenlik ve Aile İlişkileri: "Ergenlik döneminin zorlukları ve aile içindeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz? Aile üyelerinin desteği, ergenlik dönemindeki genç bireyin gelişimi üzerindeki etkilerini nasıl değerlendirirsiniz?" Duygusal Dalgalanmalar ve Toplumsal Etkiler: "Ergenlerin duygusal dalgalanmaları ve toplumsal baskılar arasında nasıl bir ilişki vardır? Gençlerin bu dönemde yaşadığı özgürlük arayışı ile toplumsal beklentiler arasındaki dengeyi nasıl sağlanabilir?" Aile İletişimi ve Güvenli Liman: "Aile içindeki açık iletişimin, ergenlik dönemindeki bir gencin sağlıklı gelişimi üzerindeki rolünü nasıl tanımlarsınız? 'Güvenli liman' olma kavramını aile içindeki pratikte nasıl gözlemleyebiliriz?

Son Yazılar