Bilginlerin en büyük beyin acısı; herhangi bir problemi belirleyip, onu çözmek amacıyla veriler toplayıp, bir hipotez kurup, tahminler ve kontrollü deneyler yapıp, bir teori oluşturup, bunu da bilimsel bir kanun haline getirdiği halde; insanların bir zamanlar bir sohbet sırasında vb bir ortamda ikna edildiği şeyi hâlâ "doğru" kabul edip bu yanlış bilgiden vazgeçmeyeceğini görmesidir.
Bilginler için bu, büyük bir ızdırap kaynağıdır, çünkü yanlış bilgiye ikna olmuş insan, farkındadır ya da farkında değildir, ama inatçı ve dirençli bir zalimdir, esasında bilimsel bilgiyi hiçe sayarak büyük insanlığa zulmetmektedir.
Ülkemizde neredeyse herkes herkese, hiç değilse kimi gruplar birbirine karşıdır. Bunların çoğu bilgisizlikten ve bilinçsizlikten kaynaklanan bir karşı oluştur... Zemin oluşturmak ve haklı (olmasalar da öyle) görünmek için her türlü riyayı, yalanı, ikiyüzlülüğü normal görmektedirler. Bu insanların hiçbir önemi yoktur.
Bireyleşebilmiş olmanın toplumsal sorumluğunu taşıyanları bu insan yığınlarının dışında tutmak zorundayız.
Onlar değerli...
Ancak doğrudan, bilimsel bilgiden yana olmayan, kendisi gibi ikna edilmemiş insanlara ve onların düşüncelerine körü körüne ve ne yazık ki cesurca saldıranlar; insanın yüzünde fiilen ve fotoğrafında ya da sesinde istenilen dönüştürümlerin yapılabildiği dijital dünyada olacaklar bellidir.
Amaca giden her yolun mubah sayılmasıyla; birinin yaptığının karşılığını öteki taraf vermektedir. Böylece toplumsal kirlilik herkesi boğacak muazzam bir bataklığa dönüşmektedir.
Çok daha açık söyleyelim: Taraflardan birinin küçük çaplı bir ikon haline gelmiş değerine (insanına) yalanla, yanıltmayla, dijital dönüştürmeyle atılan iftiranın karşılığını öteki taraf vermiyor mu?
Şimdi "kime" ne oluyor?
FACEBOOK YORUMLAR