Dç. Dr. Oğuzhan UÇ

Dç. Dr. Oğuzhan UÇ

[email protected]

Musiki Cemiyeti Patlaması

10 Kasım 2022 - 18:43

İstanbul’un genel rutinlerinden biri haline gelen, özellikle eylül-ekim-kasım aylarında müşteri toplamaya başlayan sözde musiki cemiyetleri ile ilgili birkaç konu yazmak istedim. Şu an ki takibe göre, İstanbul’da sekiz yüzü aşkın Türk Müziği eğitimi ve koro çalışması verdiğini iddia eden kurum oluşmuş. Bunlar her yıl düzenli olarak şarkı söylüyorlar ve konserler veriyorlar. Esasında burada, bir şekilde geleneksel değerimiz olan Türk Müziğini aktardıkları için ve az çok da olsa izleyici kitlesi bulabildikleri için son derece mutluyum. Türk Müziğinin popülizm karşısında ezilmesine karşı bir duruş olarak dahi değerlendirebilirdim. Ta ki (genel olarak amatör çalışmaları izleme zamanım olmuyor) bu gruplardan büyük bir çoğunluğunun repertuvarını ve konser kayıtlarını görene kadar…

Hisar makamında takım, ferahfeza beste, pençgah ağır semai vb. İşte burada durmak lazım. Tabi ki müzik yapılmalı, üretilmeli, şarkılar söylenmeli. Ancak sanatsal değeri çok yüksek olan ve günümüzde popüler olarak icra edilmediğinden ötürü kulak aşinalığının azaldığı, kurallarının ve tekniğinin amatör ve hobi olarak ilgilenen müzisyenler ve koristler tarafından bilinmediği bir eseri, makamı, makam yapısını, büyük usulleri amatör olarak söyleseniz bile “tarihe not düşüyoruz” başlığı ile paylaşamaz, bunu bir arşiv vesikası haline getiremezsiniz. Bir akademisyen müzikolog olarak çok fazla tekniğe girmek istemiyorum. Daha uygun bir dille anlatayım.

Önce ilkokula gidersiniz. Alfabeyi, sayıları, kelimeleri, cümleleri öğrenirsiniz. Daha sonrasında okumaya geçersiniz. İlerlerlesiniz ve akademik hayatınız boyunca gelebileceğiniz en yüksek noktaya kadar varlığınızı sürdürmeye çabalarsınız. İlkokul 1. Sınıf öğrencisi iken üniversite son sınıfın dersine girerseniz anlamazsınız ve ürettiğiniz hiçbir olgu gerçeklikle bağdaşmaz.

Bu sözde musiki dernekleri, cemiyetleri işte bunu yapıyor. Henüz 1. Sınıf öğrencisi olan korist arkadaşlara üniversite seviyesindeki eserleri okutmaya çalışıyor. Peki ortaya ne çıkıyor, tabi ki gerçeği ile ilgisi olmayan yalnızca doğru sesler basılarak okunmaya çalışılan yapay yorumlar. Bunların dışında yaklaşık yüzyıllık bir süreçte varlığını sürdüren Üsküdar Musiki Cemiyeti, Kubbealtı vb. kurumları tabi ki bu kategoriye sokmuyorum. Bu kurumlardan yetişmiş ve öğrenci yetiştiren sanatçı öğreticiler de tabi ki bahsimin çok dışındalar.


Müziğin her alanında her branşında olduğu gibi Geleneksel Türk Müziği icrasında ve eğitiminde de belirli aşamalar vardır. Basit makamlar, basit usuller, birleşik makamlar, birleşik usuller, göçkü ve mürekkep makamlar gibi giden bu silsilede icra edilecek eserlerin dönemin müzik zevki, edebiyat anlayışı, dil anlayışı, icra stilleri açısından orijinaline yakın olarak sunulması gerekir. Osmanlı dönemi Türkçe ’si bilmeden 17.yy okutmaya kalkarsanız koristler yalnızca anlamadıkları tekerlemeleri söylemekten öteye gidemezler. Bunun yanı sıra Türk Müziği solo geleneğini Münir Nurettin Selçuk ve sonrasına dayandıran bir üslup da daha önceki eserlerin okunmasında büyük sıkıntılar yaşalar.

“Evet Türk Müziği bir koral müzik akımıdır ve evrensel anlamda ilk solistimiz de Münir Bey’dir. Ancak Münir Bey solo geleneğinin başlangıcı değil dönemindeki zirve noktasıdır. Münir Bey öncesinde ve sonrasında klasik üslubun solo geleneği gazeller ve solistleri de gazelhanlardır. “

Bu eğitimleri verebilecek hocalar da maalesef yetişmiyor, yetişenler de kendilerine doğru ekip ve imkân bulamıyorlar.

Yazımdan yanlış anlaşılmasın isterim. İllaki müzik konservatuvarlar tarafından öğretilmeli, konservatuvar mezunu olmayanlar müzik yapmasınlar demiyorum. Ancak özellikle Geleneksel Türk Müziği usta – çırak silsilesi ile öğretilen-öğrenilen bir müzik akımıdır. Şu an Türkiye’nin pek çok yerinde koro çalıştıran kişileri incelediğimde çıraklığını yapmadıkları bir işin ustalığına soyunmuş zümreden oluştuğunu üzülerek görüyorum. İnsanlar başka bir profesyonelliğin dışında müzik ile de profesyonel olarak ilgilenmiş, eğitim almış ve öğrenci yetiştirebilir durumda olabilirler. Tabi ki biliyorlarsa.

Genel olarak bu eğitimi veren ancak bu konuda eğitim almamış kişilerin meslekleri hakkında da ortalama bir kanıya sahip oldum. Eczacı, Arkeolog, Doktor, Subay, Spor öğretmeni, İngilizce öğretmeni. Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Dikkatimi çeken esas nokta ise bu branşlarda profesyonel eğitim almış, müzik ile ilgili teknik bilgiden yoksun olan bu kişilerin okudukları lisans programlarında da genel müzik ile ilgili dahi olsa bir programın olmadığı.


Ezcümle

Çırağı olmadığı işin ustalığına soyunan ve bunu yalnızca maddi çıkarlar için yapan bu sözde şefler var edildikçe, bunların etrafında şarkı söylemek isteyen insanlar toplandıkça gelecek nesillere aktarılabilecek Geleneksel Türk Müziği adına bir olgumuz maalesef ki olmayacak.

Elinde flütü ile ya da piyano başında hüzzam faslı okutmaya çalışanı da gördüm. Ekibine okutmak istediği ağır aksak eseri okuyamadığı için bir medya uygulamasında açıp telefonu mikrofona dayayarak ekibi çalıştıranı da.

Evet müzik yapın ama kimse ilkokuldan üniversiteye atlayamaz. Sırasıyla, silsilesiyle, bilgisiyle yapın ki işte o zaman tarihe hep beraber not düşelim.

Sevgiyle müzikle sanatla kalın

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum