Ülkede zaten sahte bir enflasyonla yaşayıp, onunla gelirimizi arttırıp 4 katıyla giderimiz artmıyormuş gibi, bir de arka arkaya gelen zamların yarattığı tahribatla karşı karşıyayız. Servis ücretlerinden dolmuşa, sigaradan doğalgaza, elektrikten akaryakıta, kısaca iğneden ipliğe her şeye zam geliyor.
Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı bir fotoğraf içerisinde ise kimse şu çelişkiyi sorgulamıyor. Madem ülkede her şey yolunda, söylendiği gibi dert üst murat üstü yaşanıyor, ülke güç gösterilerinde bulunuyor da bu zamlar neyin nesi?
Hiç kimse bana bahane uydurmasın. Siz zaten açmazda olan bir ekonomik tablo içerisinde, seçim uğruna yılın tamamında öngördüğünüz bütçe açığına 6 ayın sonunda ulaştıysanız, zaten bundan daha farklı bir sonuç beklemeniz hayalcilik olur.
Peki 6 ayda yılın tamamındaki bütçe açığına ulaşacak ne yaptık? Seçimle oturduk, seçimle kalktık ve halen siyaset seçim konuşuyor. Yaptıkları da, söyledikleri de olası bir erken seçime zemin hazırlayacak cinsten.
Meclis’in içi ve dışı, iktidarıyla muhalefetiyle herkes olası bir seçim üzerinden pozisyon alıyor ama kimse vatandaşa ‘halin nicedir’ demiyor. İnsanlar kart mağduru haline gelip, bakkal amcalarının veresiye defterlerini de kaybetmişler. Çünkü ortada veresiye yazabilecek güçte bir bakkal amca kalmamış.
Halen finans merkezi masallarıyla inşaat yapma derdine düşmüş bir yaklaşımla, Varlık Fonu’nun içine ne var ne yok atıp, belki de satıp savarak kaynak arama derdinde olanların, sokakla aynı dili konuşması mümkün mü?
Peki bu zam yağmuru sadece geçim sıkıntısı mı yaratacak? Ne yazık ki durum o kadar basit değil. Öncelikle vergi gelirlerinde anormal bir düşüş olacağını ve bütçe açığının bugün bile tahmin edilenin üzerinde gerçekleşeceğini söylemek gerekir.
Kaliteye inanarak üretim yapanların, haksız rekabete uğrayacağını, insanların kalitesi düşmüş, belki de sağlık riski bulunduran ürünlere yöneleceğini tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok.
Sadece gıdada değil. Bakın okullar açılıyor. Şimdi kırtasiye malzemelerinin en kalitesizleri, belki çocukları riske atacak olanları kullanılacak. Çantadan silgiye niteliksiz ürünler kendine pazar bulacak.
Onlar pazar bulduğu için nitelikli üretim yapanlar rekabet edemeyip zorlanacak. Zorlandıkça belki de işçi çıkaracak. Çıkan işçiler, işsiz ordusuna dahil olacak. İşsiz olduğu halde genel sağlık sigortası primi borç hanesine yazılanlar artacak. Elbette kimse ödeyemeyeceği için, bunlar bilanço zamanı gelir yazılıp, sonra şüpheli alacak haline dönüşecek.
Sadece bir zam denip çıkılıyor ama görüldüğü gibi niteliksiz, sağlığa uygun olmayan ürün yapanları ya da ithal edenleri galip, nitelikli kayıtlı çalışanları mağlup edecek bir sürece gidiyoruz. Sonuç? Bahane; bahane, bahane... Zam deyip geçmeyin; ummadığınız kadar fazla dengeleri bozacak. Ama kimin umurunda?
FACEBOOK YORUMLAR