Türkiye’nin enflasyon bilmecesi çözümsüzlük noktasına doğru hızla ilerliyor. Bilmece diyorum; çünkü ülkede enflasyonun artış hızının gerçekten ne olduğu konusunda kimse hemfikir değil.
TÜİK bir rakam açıklıyor; ENAG aynı sepetten başka bir enflasyon duyuruyor; market enflasyonu minik bir baz etkili gevşemenin dışında hızını kesmiyor; vatandaşın yaşadığı ise hepsinin üzerinde satın alma gücünün de erimesiyle birlikte çift taraflı makası açıyor.
Fakat tüm bu açıklamaların ortasında bir üretici enflasyonu geliyor ki açıklamaya muhtaç. Bir önceki ay yüzde 157,69 olan ÜFE, ertesi ay yüzde 136 olarak kamuoyuna duyuruluyor.
Tüketiciye yönelik oran tartışması, asgari ücret masasına oturulmaya hazırlanılan bir süreçte gündemi o kadar meşgul ediyor ki buradaki çelişkiyi kimse görmek istemiyor. Bir ay içinde yüzde 21,7’lik bir düşüşten söz ediyoruz.
Gerekçelerine baktığınızda resesyon kokan, ama dünyaya baktığınızda stagflasyon konuşulan bir ortamda, tüm girdilerini yurtdışından elde eden bir reel sektörün enerji maliyetlerinden hammadde maliyetlerine kadar tüm giderleri artarken, nasıl oluyor da enflasyonu bu kadar net bir düşüş gösteriyor.
Hiç kimse bunu baz etkisiyle açıklamaya kalkmasın; çünkü inandırıcı değil. Dünyadaki durgunluk da tek başına yanıtını vermiyor. Zira böylesine büyük bir maliyet azalışı, bu kadar kısa sürede mümkün olamaz.
Hele ki enflasyon muhasebesi yapmamış, kur riski üstenmiş, dış kaynak bulma probleminin yanında içten de finansman elde edemeyen, dış ticaret açığı da patlamış, rekor kırmış bir reel sektör fotoğrafı varken.
Burada iki ihtimal var. Bunlardan birincisi reel sektör maliyetlerini tüketici fiyatlarına yansıtmış olabilir. Ama bu durumda da tüketici enflasyonunun düşme ihtimali bulunmuyor.
İkinci ihtimal ise daha gerçekçi. Reel sektör üretim yapmayı durdurmuş olabilir ve bu gerçekten üretim maliyetlerindeki artışa, imalata yönelik tüketim gerçekleşmediği için yansıyabilir. Hammadde ve tedarik vadeli yapıldıysa, maliyeti zamana yayılmış olabilir ya da stoktan tedarikle üretim yapılması da muhtemel hale gelebilir.
Ama en fenası üretimi durdurmuş ya da oranlarını azaltmış olmasıdır ki daha yüksek bir olasılık olarak önümüzde duruyor. Sağlamasını nereden yapıyoruz?
TÜRKONFED’in yaptığı araştırma, eğer üç işverenden ikisinin, önümüzdeki yıl personel azaltmaya kararlı olduğunu gösteriyorsa, üretim çarklarının döndüğü bir ortamda bunun olması mümkün değil.
O zaman geriye bir kaç seçenek ve çok sayıda soru kalıyor. Üretimde frene basılmış; bu nedenle de maliyet enflasyonu gevşemiş olabilir. Rakamlar manipüle edilmiş olabilir ya da üretici maliyetini tüketici fiyatlarına yansıtmıştır ve tüketici enflasyonu üzerinde oynama söz konusu olabilir.
Seç; beğen; al. Hangisini tercih edersiniz bilmiyorum ama net olan bir gerçek var ki; ortada kayıp bir yüzde 21 enflasyon ya da maliyet farkı söz konusu. Bence gerçeği yansıtmayan enflasyonun yükseliş hızındaki yavaşlama beyanatları vermek yerine, önce yetkililer bu farkın nerede olduğunu açıklasın.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR