Yerel paralarla ticaret... Aslında son derece inandığım, ama orta ve uzun vadede doğru işlerin yapılması kaydıyla Türkiye’ye fayda sağlayacak bir başlıktan bahsediyoruz. Bugünkü koşullarda ne yazık ki sorunumuzu çözmesi mümkün değil.
Yani ülkedeki döviz sorununu yok sayabilmek adına bunun üzerinden bir tez ortaya koymak hayatın gerçeğiyle bağdaşmıyor. Çok uzun zamandır bu konu farklı ülkelerle, farklı zamanlarda gündeme geliyor. Mesela son yıllarda Rusya ile bu durum çok öne çıkarılıyor.
Fakat daha önce de yazdığım gibi bu mevcut sorunların aşılması için bir seçenek değil. Son olarak Türk Konseyi ülkelerinin yetkilileriyle bir toplantı yapan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan tarafından gündeme getirildi.
Yerel paralarla ticaretin yaygınlaştırılmasıyla iş dünyasının döviz bulma sıkıntısının önüne geçeceklerini söyleyen Bakan Pekcan’ın meseleyi iyi niyetle ortaya koyduğuna eminim. Lakin döviz bulma sıkıntısının aşılacağına yönelik bu konuya atıfta bulunması, rasyonellikle bağdaşmadı.
Bugün iş dünyasının döviz ihtiyacı, yerel para kullanılmadığından ortaya çıkmıyor. İhtiyacın çok farklı sebepleri olmakla birlikte üç temel noktaya dikkat çekmek gerekiyor. Bunun için de ‘döviz ihtiyacı neden doğuyor’ sorusunu sormamız lazım.
Birincisi Türk özel sektörünün dövizle borcu var. Gerek finans gerekse reel sektörün borç ödemesi ya da en azından borcu döndürmesi için taze paraya ihtiyacı bulunuyor. Yani örneğin Azerbaycan ile Manat – TL üzerinden iş yapmanız bir anlam taşımıyor. Günün sonunda elinize geçen parayı yine dolara çevirip borcunuzu ödeyeceksiniz.
İkincisi üretim yapımız içerisindeki ara malı ve hammadde ihtiyacının giderilmesinin dolara bağlı olması. Mesela petrokimya ürünü alacaksınız. Hatta daha da net ortaya koyalım enerji kullanacaksınız. Azerbaycan size enerjiyi özel tarifeyle, indirimli ve TL üzerinden verecek mi? Yoksa o günkü dolar kurunu yerel paraya çevirip fiyatlandırmasının bir anlamı da, etkisi de yok.
Bu malların iç tedarik oranını arttırmadan ya da yerel parayla iş yapılacak ülkelerden özel fiyatlarla alım yapmadan sonuç alınması olanaksız. Üçüncüsü de ihracatınızdaki bölge yapısı kritik konu.
Türk Konseyi ülkelerinin ihracatımız içindeki payı ne? Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile oluşturduğumuz Türk Konseyi’nin net payını bilmiyoruz. Sadece son 9 yılda 50 milyar dolarlık resmi ihracatımız olduğu bilgisine sahibiz. Kaba bir hesap ortalamasıyla toplamda yıllık 4 – 5 milyar dolar civarında ihracatımız olan bir bölge.
Ekonomi Bakanlığı’nın 2019 verilerine bakarsak, bu ülkeler toplam ihracatımızın bölgelere göre dağılımında yüzde 7 olarak sınıflandırılan diğer ülkelerin içinde bir noktada. Yine kaba bir hesap yapalım.
2019 yılında 180 milyar dolar yaptığımız ihracat içinde Türk Konseyi ülkelerinin payı takribi yüzde 3 civarına denk geliyor. Hepsi dolar olsa kurtarmayacağı gibi, yerel parayla yapılacak ticaret de iş dünyasının döviz ihtiyacını ortadan kaldırmaz.
Yerel parayla ticaret yapabiliriz; yapmalıyız da. Fakat TL’nin kredibilitesi örneğin borç ödemesinde işe yaramıyorsa, yani günün sonunda yine dolar alıp vermek zorundaysak bu, iş dünyasının dolar ihtiyacını ortadan kaldırmaz.
Ben açıkçası Türk Konseyi ile çok farklı, uzun vadeli ve kalıcı işbirlikleri kurulmasının gerektiğini düşünüyorum. Ama bunlar bir anda sorunları ortadan kaldırmak için değil, birlikte bir gelecek kurmak adına yapılmalı. Yoksa bugün olduğu gibi sınırlarını patlatarak hızla değer kazanan dolar gerçeğini örtmek için kullanılırsa, o alternatife de yazık edilir.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR