Faiz kararının ardından en dikkat çekici satır arası bilgi, hizmet adreslendirmesiyle yapılan açıklamada enflasyondaki yukarı yönlü risklerin ve etkinin devam ettiğine dair vurguydu. Genellikle herkes faizin sabit kalmasıyla ilgilendi ama bu detay pek konuşulmadı.
Oysa yaşam maliyetinin derinleşmesi kadar, bunun yok sayılması da en az enflasyonist etki kadar can yakıcı bir unsurdur. Fakat asgari ücret beklentileri Bakan Işıkhan’a sorulduğunda halen büyük bir rahatlık içinde ‘asgari ücrete artışın’ gündemlerinde olmadığını söylemeye devam edebiliyor.
Meselenin bu boyutunu da anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü asgari ücret kamunun hakem olması gereken bir başlıktır. Merkezden asgari ücret açıklanması, hatta ‘gönlümden koptu’ gibi kriterlerin devreye sokulması o kadar kanıksandı ki, bunun bir müzakereyi gerektirdiği dahi gözden kaçırılıyor.
Oysa araştırmalara baktığınızda işverenlerin önemli bir bölümünün, asgari ücrette bir artış olmasa bile, yılın yarısında çalışanların maaşlarında artış düşündüğü ortaya konuluyor. Burada Bakan’ın yapması gereken durum dikte etmek değil.
Kendisinin gündeminde böyle bir konunun olmaması, ortadaki talebi ve insanların geçinemediği gerçeğini de, işverenlerin maliyetlerle başa çıkamadığı vakasını da ortadan kaldırmıyor.
Sağlıklı bir ekonomi yönetiminin aslında masayı toplayan, müzakere edilmesini temin eden, gerekiyorsa kararın o masadan çıkmasını sağlayan bir tavır sergilemesi lazım. Ama Bakan Işıkhan, sanki ücretleri kendileri veriyormuş gibi verirken de, vermezken de anlaşılmaz bir tavır ortaya koyuyor.
Aslında iç detaylara baktığınızda ihtiyaç çok açık. Öncelikle ülkede asgari ücretin ortala ücret haline dönüşmesi, daha önce asgari ücretin üzerindeki emekli maaşların pula dönmesi gibi gerçekler ortadayken, asgari ücret tartışmalarının boyutunu belirleyecek yaklaşım sergilemeleri lazım.
Biliyorlar ki, masayı topladıklarında geçinemeyen insanların maaş zammı alması, verenlerin de desteklenmesi şart. Bu şartlar altında da elini cebine atması gereken kamu yönetimi. İşverenlere anlamlı desteklerle hem iç piyasanın canlanmasını, hem de toplumun rahatlatılmasını temin etmesi gerekiyor.
Fakat kasa tamtakır olmalı ki, konu gündeme gelmesin diye masayı bile toplamaktan imtina ediyorlar. Bunu da enflasyonla mücadele çerçevesine oturtarak bahane üretiyorlar. Oysa iç piyasanın hareketlenmesinden değil, ölü toprağının atılmasından söz edeceğimiz bir aşamadayız.
Bu şartlar altında işveren de zaten üretimini satacak bir pazar bulamaz ki… Dış pazarların hali de koşulları da bu denli ortadayken, hem içte hem dışta yaratılan tıkanıklıkla, insanların yaşayamaz seviyeye, işvereni de ayakta duramaz noktaya getirmişsiniz ve üç haneli kamu zamları konuşurken, faturayı gücü kalmayan ve yaşam maliyetini karşılayamayan kesimlerin ödemesini istiyorsunuz. Siz yok sayınca sorunlar yok olmuyor; daha da ağırlaşıyor.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR