Dünya ekonomisinde ve üretiminde nesnelerin internetinden dijital dönüşüme kadar pek çok başlık konuşuluyor. Bu konuda yapılan yatırımlar, yürütülen çalışmalar, büyük ölçüde geleceğin üretim modellerini de, ürün ve hizmet yapısını da derinden etkileyecek.
Şüphesiz bunun tam merkezinde de yapay zekâ çalışmaları büyük bir yer oluşturuyor. Sonuçları beklenen gibi olur mu, bilinmez. Bunun fayda mı, zarar mı getireceğini de büyük ölçüde yaşayarak göreceğiz.
Bu olasılıkların hepsi konuşuluyor. Fakat tartışmasız olan bir konu var ki, yapay zekâ ile ilgili gelişimin hız kaybetmeden devam ettiği. Dünyadaki robot nüfusundaki artış, bunun en büyük talep edeninin de Çin olması, yani emek yoğun bir ekonomiye sahip bir ülkenin bile bu konuda çalışmalar eğilimi, meselenin ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor.
Hatta dünyada bazı ülkelerde yapay zekâ bakanlıkları bile kurulmaya başlandı. Bazı Körfez ülkelerinde Sophia isimli robot üzerinden ülke yaklaşımı pazarlanmaya bile başlandı. Peki tüm bu gelişmelere Türkiye duyarsız kalabilir mi?
Elbette kalamaz ve kalmamalı... Lakin bunun eğitimden sanata kadar geniş bir yelpazede doğru yaklaşımlarla ortaya çıkacak bir çıktı olduğunu da unutmamamız gerekiyor. Yapay zekâ ile dünya ekonomisindeki gelişmeleri yakalayabilir, mal ve hizmet üretimlerimizde daha farklı bir yaklaşım sergileyebiliriz.
Esasen aradığımız katma değerin bir uzantısı da bu tartışmaları sağlıklı bir biçimde yapıp, çalışmaları hızlandırmamızla ilgili. Fakat binaları akıllı yaparak, kentleri de akıllı yapabileceğini zanneden bir yaklaşım içerisindeyiz.
Yapay zekâ konusu da bundan uzak bir noktada tartışmıyoruz. Ajanslara düşen bir haber bu alanda beni çok ümitlendirdi. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal, bir açıklama yaparak teknoparklarda yapay zekâ üretmemiz gerektiğini söyledi.
Asıl hayal kırıklığı ise cümleler devam edince başladı. Çünkü yerli yazılımcılarımızla geliştireceğimiz bu sistem içerisinde o kadar değişik başlıklar konuşabilirdik ki... Fakat Ağbal’ın açıklaması yaklaşımımızın ve çapımızın ne kadar güdük kaldığını gösterdi.
Ağbal, yapay zekâ kullanarak dijital bir borsa üretilebileceğini ve bu yolla da yabancı yatırımcı çekilebileceğini belirtti. Peki hangi konuda? Gayrimenkul...
Yani ülkedeki reel sektör algısını gayrimenkulden ibaret sayan bir yaklaşım, yapay zekâ konusunda da farklı bir fotoğraf vermedi. Oluşturulacak yapay zekâ kökenli bir gayrimenkul kıymetler borsası ile yabancı yatırımcıyı sisteme çekip, daha çok konut ya da işyeri satmaktan bahsetti.
Bence bu yaklaşım sözün bittiği yerdir. Bir ekonomiyi yorumlarken, hem de ülke ekonomisinin stratejisinin başındayken, geleceğin ekonomisini ve teknolojisini halen gayrimenkul satmak için kullanmayı düşünecek noktadaysak, vah benim ülkemin üreticisinin haline.
FACEBOOK YORUMLAR