Dijitalleşme çağındayız. Bilginin anonimleştiği, veri üretiminin serbestleştiği, verinin petrole eş değer görüldüğü ve verileri toplayarak bilgi üretilmesinin esas alındığı bir ekonominin gölgesinde, 20. yüzyıldan kalma bir yaklaşımın şokunu yaşıyoruz.
İktidar partisi tarafından hazırlanan yasa taslağına göre TÜİK dışında istatistik üretimi izne bağlanıyor ve yasaklamalarla, hapis cezalarıyla engellenmek isteniyor. Meselenin bu boyutunu konuşuruz ama son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim:
Bu yasa tasarısını çok geç olmadan geri çekin. Çünkü hiçbir sonuç vermeyeceğini, gerçekleri değiştirmeyeceği gibi hem tüm dünyanın bizimle alay etmesine neden olursunuz; hem de bundan sonra açıklanan her istatistiğe inandırıcılığı kalmadığı için çöp etiketi yapıştırırsınız.
Bugünün dünyasında herkesin veri üretme hakkı var. Bunlar resmi veriler de olabilir; araştırma olarak nitelendirilen çalışmalar da… Günün sonunda ortaya çıkan veriler birileri tarafından kullanılır; bilgiye çevrilir ya da çevrilmez.
Fakat istatistik üzerinden veri üretimini yasaklamak çok ilkel bir tavır ve bir acizlik göstergesidir. Türkiye’nin yeni ekonomi içerisinde en stratejik kurumu haline gelmesi gereken bir yapıyı, bu fotoğrafı verir hale getiremezsiniz.
Diyelim ki yasa teklifi ciddiye alındı; geri çekilmedi ve yasalaştı. Bu sizi inandırıcı yapmaz. Açıklanan verilerin, hayatın gerçekleriyle örtüşmediği realitesini ortadan kaldırmaz. Türkiye’de veri üretimini yasakladınız diyelim.
Dünyada hiç kimse bu araştırmaları yapmayacak mı zannediyorsunuz? Her şeyin bu kadar şeffaf olduğu bir dünyada, dünyaya entegre bir ekonominiz varsa, o kadar kolay istatistikler oluşturulur ve ülkece komik duruma düşersiniz ki…
TÜİK bir konuyu karıştırıyor. Onun görevi, taleplere uygun veri açıklamak ya da verilerindeki tutarsızlığı bir başka araştırmanın çürütüyor olmasıyla uğraşmak değil. Fotoğrafı doğru çekmek ve ülkenin, ülkeyi yönetenlerin, bundan etkilenenlerin ve maaşını veren Millet’in önüne tarafsızca koymaktır.
Okullar olmasa Milli Eğitimi ne kadar güzel yöneteceğini söyleyen bir Bakan gibi, kendisi dışında kimsenin istatistik çalışması yapamayacağı bir ortamı sağlayarak sorunları gizlemeyi başaran bir kurum yaratamayız. Zaten gizleyemeyiz de…
Siz istediğiniz kadar işsizliği düşürün; sokaktaki insanlar işsizliği iliklerine kadar hissediyorsa, bunu bir başkasının açıklayıp açıklaması durumu değiştirmez. Enflasyon rakamlarınız gerçekçi bulunmuyorsa, düşük bir enflasyon kurguluyorsanız, bu insanların satın alam gücündeki erimeyi ve şikayetlerini ortadan kaldırmaz.
Bu meseleyi aklınıza gelen her alan için uyarlayın. Günün sonunda insanların yaşadıklarını, rakamlarla ortadan kaldıramazsınız. Ama ne olur biliyor musunuz? Örneğin asgari ücret görüşmeleri sırasında taraflar şunu diyebilir: TÜİK verilerini dikkate almıyoruz. O zaman ne yapacaksınız?
Yapmayın; sürekli battaniye örterek; sorunları istatistiklerle yokmuş gibi göstererek; problemlerin yaşanıyor olduğu gerçeğini değiştiremezsiniz. Ama verileriniz bir kere inandırıcı olmaktan çıktıysa; ne yatırımcı ne de vatandaş nezdinde geçerliliğiniz kalmaz.
O zaman çıkacak olumsuz tablodan daha ağır bir bedel öderiz. Futbolda kimsenin inancının kalmadığı ortamda ‘yabancı hakem getirilsin’ söylemlerini hatırlayın. Ne kadar rencide edici değil mi? Kurumu aynı duruma düşürürsünüz.
Türkiye’nin en önemli kurumunu bu duruma düşürmeyin. TÜİK’i yeniden yapılandırmanın, kredibilitesini yükseltmenin yollarını arayın. Çağ, şeffaflık ve bilginin paylaşıldığı bir dönem. Yasakçı kafayla ancak ülkeye kötülük eder; sonucu da değiştiremezsiniz. Çok geç olmadan bu yasa önerisini geri çekin.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR