Başı sıkıştığında siyasilerin ‘hepimiz aynı gemideyiz’ söyleminin, giderde kader birliği olduğu bir kez daha anlaşıldı. Aslında son ÖTV ve KDV artışları da bunun kanıtı ve insanlar iliklerine kadar dolaylı vergiler üzerinden nasıl fakirleştirildiğini hissediyor.
Ama OECD’nin son rakamları işi çok net ortaya koydu. “Gelir vergisi, kârlar ve sermaye gelirlerinden alınan “doğrudan” vergilerde Türkiye 2021 itibariyle sadece yüzde 5,5 gibi düşük bir oranla OECD sonuncusu...”
Ne yazar Gelir İdaresi’nin duvarında? Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır. Görünün o ki, o kutsiyet hayata geçmiyor. Kimse geliri üzerinden vergilendirilmediği gibi, verginin büyük bir bölümü de dolaylı vergilerle gelir gözetmeksizin yapılıyor.
Türkiye’de çalışan kesimin yüzde 65’inin asgari ücret ve bir miktar üzerinde maaş aldığını, önemli oranda işsiz insanı olduğunu ve emeklilerini dikkate alırsanız, dar gelirli insanların nasıl bir yük altında ezildiğini de görürsünüz.
Esasen sorunun temelinde kayıt dışı ekonomi yatıyor. Fakat kayıt dışının beslendiği noktada da, müteşebbislerin üzerinde ağır vergi yükleri ve bu yükleri düzenlemek yerine sürekli aflarla, vergi ödeyeni mağdur eden sistem.
Böylesine sisli bir havada, iyi niyetli ile kötü niyetlinin birbirine karışması, sorunu da çözümsüz kılıyor. Ayrıca bu piyasalarda haksız rekabeti de körüklüyor. Aynı meselenin sadece vergide değil, istihdamda da yaşandığını biliyoruz.
Vergide muafiyetlerin sınırlı olması, müteşebbisin giderlerinin kabul edilmemesi meseleyi çizgisinden çıkarıyor. O nedenle de yüzde 5,5 ile vergi gelirleri içinde pay alıyor. Daha acısı bu yüzde 5,5 da dön dolaş aynı isimlerden oluşuyor. Yani vergiyi verenler de aynı.
Şüphesiz bunun temel nedeni de siyasetin kayıt dışı finansmanından kaynaklanıyor. Orayı şeffaflaştırmadığınız sürece, piyasalardaki kayıt dışı problemi de çözümsüz hale dönüşüyor. Geriye ne kalıyor?
Bütçe disiplinin de olmadığı ülkede, gelir ihtiyacı olduğunda dolaylı vergi denilen ve dünya ortalaması yüzde 20’leri geçmeyen başlık, bizde vergi gelirlerinin doğal bir kalemi haline dönüşüyor.
Elbette bu durumda da büyük bir geçim sıkıntısı, pahalılık, enflasyon, haksız rekabetle gelen kalitesizlik, insanların gelirlerinin minimum, giderlerinin maksimumda tutulması eğilimi ile birlikte ekonomide işler içinden çıkılmaz bir noktaya geliyor.
Ben gelir gözetmeksizin herkesten alındığı için, dünyanın en ahlaksız vergisi olarak nitelendiriyorum bu başlığı. Ama OECD raporu bize gösteriyor ki, durum zannettiğimizin ötesinde sıkıntılı boyutlara ulaşmış durumda.
Bu fotoğraf içerisinde de ne ekonominizi ne göstergelerinizi düzeltebilirsiniz ne de gelecek kurgulayabilirsiniz. İşte size bir ülkenin tüketim odaklı meseleye bakmasının sonuçları. Çünkü vergi tüketimden gelince de, kimse üretenin yüzüne bakmıyor.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR