Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hastanelerle ilgili son açıklaması zaten bilinen ama resmen dile getirilmeyen bir gerçeği su yüzüne çıkardı. Çocuğunu minibüsle acil servise götürmek zorunda kalan insanların, taşınan hastaneler nedeniyle açmaza düştüğü bir ortamda, resme müşteri ilan edildik.
Önce şehir içlerindeki hastanelerin dışarı taşınıp, ulaşılmaz kılınmasını medeniyet diye anlatıyorlar; sonra da bunlara hasta garantisi verildiği belirtilerek, hastayı müşteri olarak nitelendiriyorlar.
Bir ülke tarihinde bundan acısı olur mu bilmiyorum ama, sanırım bu ülkede vatandaş hariç her şey sayılıyoruz. Ölürken adet, trafik kazalarında kurban, nüfus sayımında kafa, hizmet satılırken müşteri, hizmet iptalinde abone, dolaylı vergiyle soyulurken para, ekonomiyle mücadele ederken asker olduk.
İş isteyen provokatör, geçinemeyen kötü niyetli, gerçekleri söyleyen kötümser, itiraz eden anarşist, mükellef ise kümesteki kaz oldu da, bu ülkenin insanı bir tek vatandaş sayılmadı.
Seçim zamanlarında bile bunu anmıyorlar. O zaman da adımız seçmen oluyor. Tüketici olarak hakkınızı aradığınızda sorun, emeklilikte yaşa takıldığınızda kambur, atanamayan öğretmen olduğunuzda can sıkan problem, madende öldüğünüzde şehit sayılıyorsunuz.
Ananı da al git sözünü de duyduk, çok güzel öldüler ifadesini de... Geçinemediğimizde gözümüze dizimize dursun dendi de, bir tek hangi sorunları yaşadığımız sorulmadı.
Bu ülkenin insanı çapulculuktan başlayan sıfatlar takılmasında sınırları aşan ifadeleri, en sonunda ajanlığa varan suçlamaları kadar gördü de, bir tek vatandaş sayılmadı.
Yollar bizim için, köprüler bizim için, hastaneler bizim için ama hepsine parasını ödediğin kadar sahip olabiliyorsun. Üstelik bunları yapmak için de yine senin paranı kullanıyorlar. Yetmiyor; gerektiği kadar geçmezsen, yine senin parandan alıp, birilerine ödeme yapıyorlar.
Ülkenin dolaylı vergilerle en büyük vergi rekortmeni vatandaş olmasına rağmen, ne adı böyle anılıyor ne de bundan yakınması hak görülüyor.
Şu ülkede kadın olduk; erkek olduk; çocuk olduk; etnik gruplara göre, mezhepsel farklılıklara göre, inançsal değişimlere göre sayıldık da, bir tek vatandaş sayılamadık.
Şimdi yine sandıklar kuruluyor; karşımıza gelip bize bizi ne kadar düşündüklerini anlatıyorlar da, elektrik faturasından sağlıkta katkı payına kadar nasıl soyulduğumuzun açıklamasını bir türlü yapamıyorlar.
Çünkü biz siyasete soyunanların gözünde yanına alınması gereken bir ‘şey’iz. Ama asla vatandaş değil. Sormayacak, itiraz etmeyecek, ne denilirse yapılacak, ne söylenirse inanacak bir şey. Ama asla vatandaş değil.
FACEBOOK YORUMLAR