Bugünlerde hangi televizyonu açarsanız açın ‘üniversite tercihi nasıl yapılır’ başlığı altında bir programa rastlıyorsunuz. Elbette gelen herkes kendi okulunu anlatırken, çocuklara da yol gösterecek bilgileri aktarıyor.
Bir insanın hayatında en zor tercihlerinden biridir belki de… Fakat her şey değildir. Onu her şey kılan üniversite mezunu ya da hiç noktasına çocukları sürükleyen zihniyettir. Ama acaba bu tavsiyeleri bir üniversite mezunu verse ne derdi, merak ettim. Sanırım şöyle bir şey olurdu: Bak sevgili kardeşim, öncelikle yıllara dayanan mücadelenin, en kritik aşamasına geldiğin için kutlarım. Biliyorum ki, bu sınav öncesi geceleri uykun kaçtı. Mahalle baskısının en şiddetlisine maruz kaldın. Ailen anlayışlıysa şanslısın, değilse çektiğin ‘oh’un, ‘şimdi ne olacak sorusuyla yarattığı tedirginlik arasında kaldığına eminim. Her şeyden önce rahat ol. Kısa süre önce yapılan bir değişiklikle diplomalar rafa kalktı. Sana okulu bitirdiğinde sadece bitirme belgesi verecekler. Bu zaman içinde de cebine bolca para koy. Çünkü ortalama 4 yıl boyunca sana sürekli bir sertifika programı satacaklar. Paran kadar donanacak, olduğu kadar mezun olacaksın. Bu arada üniversite öğrencisi olarak duyarlılıkların gelişebilir. Gerek hayatına ilişkin, gerekse de ülkene dair kaygılar taşıyabilirsin. Şunu bil ki ‘parasız eğitim’ diye yollara döküldüğünde, gözaltına alacak ve belki de aylarca hapis yattıktan sonra ‘suçsuz’ diye bırakacaklar. Kaçırdığın sınavlar, rektöründen gördüğün terörist muamelesi ise cebine kâr kalacak. Hocalarının çoğuyla aran iyi olacak ama, sonradan atama rektörler yok mu? Onlar bir gün karşına gelip ‘Atatürk sana bu görevi ne zaman verdi? Sen kimsin? Memlekete sahip çıkılacaksa ben karar veririm’ diyebilecek kadar saçmalayabilecek. Öğle yemeğini protesto etmeye kalkıp, evden ekmek arası getirip arkadaşlarına dağıtmaya kalktığında, üniversitenin güvenlik görevlileriyle, yetmiyorsa polisle seni karga tulumba sokağa atıp, bir de disiplin cezası vermeye kalkabilecekler. Sonra bir gün bir parka sahip çıkmaya kalkacaksın. Çapulcu, provokatör, üç beş serseri diyecekler. Arkadaşınla yemeğini paylaşacaksın o parkta, hayatında paylaşmanın ne olduğunu bilmeyenler seni gazlayacak, sulayacak. Diyelim ki hepsini atlattın. Derslerinde başarılara imza attın, dereceyle okulu bitirdin ve paran da vardı sertifikaların da oldu. Sonra ‘bir tanıdık arayacaksın’ işe girebilmek için. Ne başarıların para edecek, ne de sertifikaların. Birileri tanıdık vasıtasıyla ehliyetsiz kişileri en kritik noktalara oturturken, mesela öğretmen isen seni tekrar sınava sokacaklar. Bakan çocukları yan kapıdan içeri alınırken, sen tekrar kendini kanıtlama derdine düşeceksin. Sonra ne mi olacak? Bir gün bir bakana ya da başbakana derdini anlatmak isteyeceksin. İş bulamadığını söyleyeceksin. O da sana ‘sen de işsiz kal’ ya da ‘her üniversite mezununa iş bulmak zorunda değiliz’ ya da ‘ilahiyatı seçseydin onlar işsiz kalmıyor’ diyecek. Ama sen diren çocuk. Geleceği yaratmak, insanlara doğru anlatmak için bu ülkenin sana ihtiyacı var. Senden sonrakiler bunları yaşamasın diye kaçma. Hadi şimdi tıka kulaklarını beylik laflara ve şunu düşün. Ben ne istiyorum? Çünkü mutlu bir gelecek için tek ihtiyacın olan, bu sorunun yanıtı. [email protected]
FACEBOOK YORUMLAR