Ülkede belli bir planlama ve net hedefler olmayınca, konuşmalar da şirazesinden çıkıyor.
Bir şeyin önemini belirtirken, ona olduğundan fazla değer atfederseniz, amaçları değil araçları konuşur hale gelirsiniz. Hedef yoksa da, araçlar sizi bir yere götürmez.
Türkiye’nin mutlaka teknoloji temelli bir kalkınmayı başarması gerektiğine inanan gazetecilerden biriyim. Fakat teknolojiyi sektör zannetmeye karşıyım. Bu nedenle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün teknolojiyi, Türkiye’nin petrolü olarak nitelendirmesinin tehlikeli ve çarpık bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.
Meseleyi sahip olunan değer vurgusu bakımından yorumlarsak zaten sınıfta kaldık. Bakan Özlü’nün görüşünü esas alarak olaya yaklaşsak, Türkiye’nin petrolü teknoloji midir? Yani biz dünyanın teknoloji haritası, pazarı içinde neredeyiz? Hangi ortaya koyduğumuz teknolojiyle vazgeçilmez yerdeyiz? Dünyaya teknoloji mi transfer ediyoruz?
Böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. O zaman teknolojini önemini anlatırken, bunu bir idea haline dönüştürür, tabulaştırırsanız gelişmeyi de sağlayamazsınız. Mesela tarım, Türkiye’nin petrolü olabilir. Çünkü öz itibariyle dünyada kabul görmüş ve bize ait bir sektör.
Burada doğru planlamayı yapıp, modellemeyi gerçekleştirip, üretimden arzına kadar esası bozmadan teknolojiyi kullanmak gerekir. Hatta ideal olan, kullanacağınız teknolojiyi de kendiniz üretiyor olmanızdır. Tarım organize sanayi bölgeleri kurup, buralarda tarımsal teknolojiyi geliştirecek çalışmalar yapmalıyız.
Yani teknolojinin fayda sağlayabilmesi, hatta üretilebiliyor olması için, önce ona konu bir sektör olması gerekir. Cep telefonları bir sektör değildir. Telekomünikasyon sektörünün teknolojiyle ve yazılımla geliştirilmiş bir ürünüdür.
Bu aradaki farkı görmezseniz, Godot’u bekler gibi, teknoloji yolculuğu yaparsınız. Bu nedenle Bakan Özlü nezdinde, ilgili kurumlar ve hatta ekonomi yönetimi bu kirlenmeye müsait ortam yaratmamalı ve ülkeyi sonuçsuz bırakacak algıdan bir an önce kurtulmalı, bunu kamuoyu önünde dile getirip yanlışlara neden olmamalıdır.
Aksi takdirde ülkeyi net teknoloji tüketen konumdan kurtarmak mümkün olmaz. Yani havaya oksijen atarsınız. Ama çerçevesini koymazsanız, o oksijen dağılıp gider ve acil ihtiyacınız olan nefesi size teneffüs ettirmez.
Türkiye’nin öncelikli sektörlerini belirleyip, buna uygun teknolojileri geliştirecek olanakları ortaya koyup, burada elde edilecek zenginlikle, üst düzey teknolojileri geliştirip, dünyaya satacak ortam sağlayabilirsiniz.
Yoksa elinizdeki kaynağı boşa akıtır ve kısa zamanda değere çeviremeyeceğiniz için, üstüne bir de borç batağına sürüklenirsiniz. Filmin sonunda elinizde ne gerçek bir teknoloji ne de sektör kalır. Yaptığınız borçla, bugünkü üretiminizi de finanse edemez hale gelirsiniz.
Bu konuyu çok önemsiyorum; Türkiye’nin teknolojik dönüşümünü, dördüncü sanayi devrimini gözeterek, ilk üçündeki eksiklerini gidererek sağlaması gerektiğine inanıyorum.
Ama boş laf ve göstermelik hareketlerle sonuç alınması zor. Gerçekten ne yapmak istediğinizi biliyor ve ona göre ders çalışıyor olmanız lazım.
Bakan Özlü’nün geçmişine baktığınızda bu konuda söz söyleme ehliyetine sahip bir insan olduğunu görürsünüz. Lakin bu yaklaşımı yanlış. Türkiye’nin petrolü teknolojidir ifadesi, altı doldurulamayacak, emeği boşa düşürecek bir milli piyango yaklaşımıdır.
Dünyada gelişmeler şansa değil, emeğe ve planlamaya göre yaşanır. Ekonomide tesadüfler sorunları çözmediği gibi, mucizeler de yoktur.
FACEBOOK YORUMLAR