TÜİK enflasyon konusunda ilginç bir savunmaya girdi. Algı düzelterek hayatın gerçeklerini değiştiremezsiniz. Açıklanan enflasyonla, hissedilen enflasyon arasındaki farka yönelik çalışmada esas olanın hangisi olduğunu ve doğru söylediğini izah etmeye çalışıyor.
Oysa teknik olarak işin nasıl yapıldığını ya da ne oranda sistematiğe uyup uymadığı tartışılmıyor ki... Şayet ücret artışları TÜİK açıklamalarına göre belirlenmeyecekse, kurum yine spor olarak verisini açıklasın, kimsenin itirazı yok.
Lakin gerçekçi olmayan bir enflasyonda, tüketimde belli başlı noktalarda birleşen bir gelir harcama realitesi ortadayken, teknik bir izah yaparak işin içinden sıyrılamazsınız. Arada bulunan yüzde 100’e yakın fark, insanların harcama kalemlerinin yoğunlaştığı başlıkların, sepetindeki ağırlığı kadar gerçekçiliğini yitirmiş demektir.
Ya az dile getirdiğim gibi, ücret artışlarında kendilerinin açıklamalarının kriter alınmaması gerektiğini söyleyecekler ya da harcamanın yapıldığı ana kalemlerin sepet içindeki ağırlığını hakim noktaya getirecekler.
Elbette dünyada da hissedilen ile açıklanan arasında fark var. Ama TÜİK açıklamasında olduğu gibi 5 – 6 kat fark yok. Bizim daha iyi durumda olduğumuzu söyleyen kervanına katılması, ancak kurumun ciddiyetini zedeler.
İki sene önce 8 avro ile alınabilen bir büyük boy menü, bugün 8,39 avroya satılıyorsa, burada çok büyük bir hissetme farkı söyleyemezsiniz. Hele ki yüzde 3,8 enflasyon açıklanan bir ülkede, ücretlere yüzde 6,8 zam yapılmışken...
Günün sonunda veri çağında bir takım teknik tartışmalar ile gölgeleyip, gerçekleri yansıtmadığına itiraz etmenin bir esprisi yok. Hiç kimse size istatistik kongresinde nasıl bir yöntemle ile hesaplama yaptığını sormuyor.
Açıklanan verilerle satın alma gücünü yitirilen, zira gelirleri bu doğrultuda arttırılan, hatta bu sene onun bile altında gelir artışı verilen insanların, harcama yaparken, oluşturulan sepetteki bir kaç kalemden ibaret tüketimini konuşuyoruz.
Meseleyi gürültüye getirip, nereye verildiği belli olmayan mesajlar verip, savunma yapmaya gerek yok. Teknik olarak doğru yaptığınızı söyler, sadece enflasyonu açıkladığını vurgular, gerçekleri arkasına dizer ve kendi verilerinin dikkate alınmamasını söyledikleri gün tartışma biter.
Dedim ya, o zaman spor olsun diye hangi veriyi açıklayacaksa açıklasın. Ama insanların fakru zaruret içine düşürüldüğü bir ekonomi ortamında, bunun bir önemli müsebbibi iken, konuyu teknik tartışmaya çekmek nitelikli bir bakış açısı değil.
Türkiye’de maliyet yaparken de, maaşlar belirlenirken de, ortaya konulan başlıklar, TÜİK’in hesaplama yöntemleriyle tutmuyorsa, bundan da acısı veri çağında kimsenin verilere güveni kalmadıysa, TÜİK savunma yapmak ya da kötü niyetli aramak yerine, dönüp aynaya kendisini sorgulayacak. Gerisi boş laf...
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR