Türkiye’deki makine imalatı çok uzun yıllardan beri gelişim içinde… Yapılan çalışmaları da biliyoruz, Gaziantep’teki Mennan Usta’nın maharetlerini de… Fakat olumlu ya da olumsuz neresinden bakarsanız bakın, son derece yetenekli bir üretim sektörümüz olduğunun farkında olmalıyız.
Elbette uluslararası düzeyde faaliyet gösteren firmalarımızın binlerce üretici içerisinde yüzlerle ifade ediliyor olması da üzerinde uzun uzun düşünmemizi gerektiriyor. Fakat yine de bu gelişimin takdir edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Neden mi? Öncelikle bugün ihracat rakamlarımıza baktığımızda, ortalamanın çok üzerinde, kilogramda 6 dolar ortalamayla mal satan, ama gelişim yolculuğundan hiç vazgeçmeyen yapıyı bu gözle okumanın yarar sağlayacağını düşünüyorum.
Şüphesiz bu yolculukta Adnan Dalgakıran ve ekibinin de hakkını teslim etmek gerekir. Türkiye’de sektörel envanterini gerçekçi manada yapan tek sektör olma özelliğiyle çıktıkları yolculukta, ortaya koydukları yaklaşımla bunu hak ediyorlar.
Kamuoyu onları tıkır tıkır kampanyasıyla tanıdı. Türkiye’nin bir tarafta üretim gücünü ortaya koyan, diğer tarafta yurtdışında da dillere pelesenk olan bir slogan yaratan o kampanyanın etkili olduğunu biliyoruz.
Akabinde tüm sektörün tek yürek olarak ihracat atağına kalktığını gördük. Sayıca toplam üretici içinde oran düşük olsa da, nitelik olarak en makineci ülkelere bile ürün satar noktaya geldiler. Sıkıntı ise dünyaya mal satan bu sektörün, niteliğini iç piyasaya anlatmaktaku güçlüğüydü.
Şimdi Makine İmalat Sanayi Dernekleri Federasyonu (MAKFED) bünyesinde bir makine zirvesi gerçekleştirdiler. Vizyon 2030 diyerek, 11 sene sonra gelmek istedikleri noktayı da 3 x 15 formülüyle ortaya koydular.
İstiyorlar ki, 2030 yılına gelindiğinde toplam sanayi üretiminin yüzde 15’ini, toplam ihracatın yüzde 15’ini makine oluştursun. Ayrıca bugün 6 dolar ortalamayla kilogram başına mal satılan sektörü, 15 dolar / kg seviyesine taşımayı arzu ediyorlar.
Bu mümkün mü? Doğru işleri yaparsanız daha fazlası da mümkün. Zira dünya teknoloji anlamında o kadar büyük bir kırılmanın eşiğinde ki insan kaynaklarından üretim metodolojisine kadar farklılaşıp, dijitalleşirsek hedeflerimizin de üzerine çıkabiliriz.
Peki bu niye önemli? MAKFED Başkanı Adnan Dalgakıran, makinenin tek başına bir sektör olmadığını, tüm dünyada elde edilen katma değerin içinde hatırı sayılır bir payla yer aldığını, yeni ekonomide önemini daha da arttırırken, üreten ülke yolunda gitmenin de göstergesi ve lokomotifi olacağını anlatıyor.
Bence son derece haklı. Fakat yapılması gereken işler var. 24 bin mühendisin yurtdışına çıkmak için başvurduğu bir ortamda, nitelikli insan kaynağı yetiştirmek kadar, eldekileri de burada tutacak politikalar geliştirilmesi gerekiyor.
Yapay zeka, nesnelerin interneti gibi kavramları iyi anlamak şart. Karanlık fabrikaları konuştuğumuz bir ortamda, insanın daha yaratıcı pozisyona geçeceğini unutmadan, herkesin bu yolculuğa destek vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü gelişmiş bir makine sanayi, hem para kazanan, hem de diğer sektörleri çekeleyerek para kazandıran ve niteliğin çıtasını yükselten bir özelliğin temsilcisi olacaktır. Bundan da önemlisi doğru kurgularsak, geleceğin ekonomisinde oyunun dışında kalmamızı önleyecektir.
Sözün özü MAKFED’in Makine Zirvesi’nde ortaya konulan fikirleri de, sonrasında 5 -6 maddeyi geçmemesi planlanan eylem planını da gerçekleşmesi adına sahiplenmeliyiz. Yoksa makineyi kaybedersek, ne dış ticaret açığımız kapanır; ne de kalkınmış ülkeler seviyesinde üretici olabiliriz.
FACEBOOK YORUMLAR