Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 8,5’den yüzde 15’e çıkarttığı Para Politikası Kurulu toplantısının tutanakları yayınlandı. Tutanaklar üzerine herkes meseleyi mercek altına aldı. Ama dolar yaklaşımı, dolar ihtiyacının karşılanması, faizin tekrar yükseltilmesi ve Merkez Bankası’nın KKM vurgusunun gölgesinde üzerinde durulmayan bir cümle oldu.
Herkes metni aktarırken şöyle bir değinip, daha popüler konuların üzerinde durmayı tercih etti. Oysa o cümle son derece kritik, tarihi ve aslında açıklama yapılması gereken bir özellik taşıyordu.
Neydi o cümle? “Parasal sıkılaştırma süreci enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar devam edecek.” Bu ifadeyi öyle metnin arasına sıkıştırıp, bir niyet mektubu gibi okuyamazsınız.
Çünkü son 5 yılda ortaya konulan uygulamaların bir tarafta iflası, diğer tarafta açıklama yapılması gerektiği anlamını taşıyor. 128 milyar doların akıbeti ile başlayan, sonra neredeyse swap yoluyla borç alıp, sobada dolar yakıp, kur baskılayan, buna karşılık faizi ısrarla düşüren ve bu sayede enflasyonun da düşeceğini ortaya koyan bir tez var ortada.
Uygulamada geriye dönüş sinyallerinin verilmesi bu meseleyi ortadan kaldırmıyor. Kaldırmadığı gibi zaten tezin sahibi de halen her çıktığı mecrada ‘faiz neden enflasyon sonuçtur’ ifadesini kullanmaya devam ediyor.
Oysa Merkez Bankası PPK toplantı notu ne diyor? Enflasyonda anlamlı bir düşüş elde edilene kadar parasal sıkılaşma, yani faiz artırımını da içeren yaklaşım devam edecek. Bu mesele sadece ortaya atılmış bir tez değil.
Ülkede düşürdükçe faiz oranlarını yukarı doğru sıçratan, faizle birlikte girdi maliyetleri arttıkça enflasyonu körükleyen, dövizi tuttukça geren ve milyarlarca doları heba eden bir yaklaşımın faturasından söz ediyoruz.
PPK bu notu koyduğuna ve gelecek dönemde de yanlışı düzeltmek adına eğilim göstereceğini söylediğine göre, ortada yanlış yapılan işin açıklanması zorunluluğu oluşmuyor mu? Ne yapacağız? Bu meseleyi unutup, harcadığımız parayla, gerçek olmayan enflasyon ile alınan maaşlarla gelen fakirleşmeyle, ödediğimiz yüksek faizlerle kalıp, bir bardak soğuk su mu içeceğiz?
Elbette burada daha da garip bir durum var. Çünkü bu metne imza atıp, bunları tartışanların, iki gün öncesinde tam tersinin altına imza atıyor olmaları, dramatik bir tabloyu daha yaratmıyor mu?
Yetmedi, enflasyonda da tek hane söylemi vardı. Yine aynı metinden anlıyoruz ki, enflasyon ve döviz kuru da yükselme eğilimine girecek. Peki TÜİK’in bundan haberi var mı? Göreceğiz.
Bunların hiç biri sürpriz değil; sadece itiraf. Ama mesele rasyonelleşme diye açıklanabilir mi? Yapılan harcamalar ve çöken tezin maliyeti ne olacak? Sizce bu da yanıtı hak etmiyor mu?
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR