Türkiye’nin diline pelesenk olmuş, hedeflerinin arasına koyduğu önemli bir kavram var: Marka olmak ya da markalar yaratmak. Bunu bir değerler manzumesinin üzerine kurgulamadıysanız, sadece para harcayarak, reklam yaparak sonuç almanız mümkün değil.
Bu çerçeveden olaya baktığımızda dün akşam takip ettiğim bir defilenin ortaya koyduğunu anlamı biraz aktarmak istiyorum. Yerli tasarımla Servet Babataşı’nın öncülüğünde ortaya çıkarılan Ricchezza Bridal Nymphs (Su Perileri) Koleksiyonu’nun defilesi vardı.
Buraya kadar her şey normal… Ama defileden ve oradaki konuşmalardan bazı satır başlarını aktarmak anlamlı olacaktır. Mesela İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Gültepe hazır giyimde yakalanan birim fiyatı hatırlattı.
20 dolar / kg seviyesini görmüş bir sektör profilinin önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle Türkiye’nin ihracat ortalama değeri 1,3 dolar / kg seviyesindeyken… Fakat Gültepe konuşmasını yaparken abiyenin kilogram kazancını da aktardı. 100 dolar / kg ortalaması bence Türkiye’nin dikkatle üzerinde durması gereken bir başlık.
Bu defileye konu olan tasarımların, yerli tasarımcılarla oluşturulması, aslında katma değerle nasıl bir ilişki ortaya çıktığının da net göstergesi. Fakat bundan da kritik olan gösterimin yapıldığı mekan.
Bin 600 yıllık geçmişiyle Şerefiye Sarnıcı’nın tercih edilmiş olması, tasarımın kültürle birleştirilerek sunulmasının ne kadar kıymetli olduğunu çok net bir şekilde ortaya koyuyordu. Türkiye bu örnekleri çoğaltmalı.
Adnan Kahveci’nin eski Bakan Danışmanı Erdoğan Kutlu’nun geçmişte benimle paylaştığı bir projeyi hatırlıyorum. Uluslararası bir defilenin yerli tasarımcıların eserleriyle Ayasofya ile Sultanahmet’in arasında yapılmasının önemine değinmişti.
Bunun kültürler arası birleştirici rol üzerinden kurgulanmış temasının, Türk üretimlerine bakış açısını büyük ölçüde değiştireceğini ve katma değer, markalaşma gibi açmazlarımızın da bu yolla önyargılardan kurtularak aşılabileceğini düşünüyordu. Açıkçası ben de bu tip açılımların Türkiye Malı imajına değer katacağını düşünüyorum.
Nitekim yine defile öncesinde konuşan Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Hüseyin Öztürk’ün verdiği bilgiyi bu açıdan kıymetli buldum.
Bu yöntemin geliştirilerek sürdürüleceğini söyleyen Öztürk, Mardin ve Diyarbakır’da da benzer bir çalışmayı yürüttüklerini, hatta tasarımların bölgede geliştirildiğini, kısa süre sonra bunların da kamuoyunun dikkatine sunulacağını belirtti.
O kadar kıymetli bir oluşum ki, herkesin destek vermesi ve sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bir ürünün üzerine kültürü koymadan, onu orijinal hikayesiyle bütünleştirmeden, o ülkeye ait değerleri üzerine sindirmeden değerli kılmanız mümkün değil.
Hazır giyim bu konuda ürün bakımından, sunumunu da dikkate alırsanız avantajlı bir sektör. Ama bence her sektör kendi adına bu açılımları yapıp, tarihi, kültürü, üretimle, tasarımla bütünleştirip katma değere ulaşırken, marka yolculuğunu sağlıklı bir hale dönüştürebilir.
Aksi takdirde sadece yurtdışındaki trendleri, tasarımları ve ürünleri takip eden, hiçbir zaman marka olamayan, katma değeri yakalayamayan ve başkalarına çalışan bir ülke olmaktan kurtulamayız.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR