Tarla, enflasyon yükseliyor diyor

ABD’de enflasyon yedinci ayda da düşüş eğilimini sürdürürken, halen istenen seviyenin çok üzerinde olması ve FED tarafından gelen açıklamalar, riskin ve problemin devam ettiğini bize gösteriyor.

Bu önümüzdeki süreçte dolar başta olmak üzere, girdi maliyetlerimizin yükseleceğini, enflasyonla mücadeleyi değerlendirirken, artık baz etkileriyle kendimizi kandırmayı bırakıp, gerçek bir formül bulmamız gerektiğini anlatıyor.

Sadece dünyadaki gelişmeler değil. Türkiye’de şu anda insanların tüketimde öncelik verdiği ve gelirlerinin ağırlıklı bir bölümünü harcadığı gıda kategorisinde enflasyon da hız kesmeden artacak gibi duruyor.

Çünkü son açıklanan tarım üretici fiyatları, yani enflasyonu, aylık bazda da, yıllık oranda da hızla yükseldiğini bize gösteriyor. Son veriye göre aylık bazda yüzde 11 gelen, yıllıkta da yüzde 142,8 yükselen bir üretici enflasyonu söz konusu.

Yani bu, tüm açıklamalara, öngörülere ve söylemlere karşılık, girdi maliyetlerinin, bağlantılı olarak da fiyatlardaki yükselmenin hız kesmeden devam edeceğini anlatıyor. Bunu makas faktörünü de dikkate alarak değerlendirirseniz durum daha da karışık.

Artan fiyatlara karşılık, tüketicinin alım gücünü yitirmesi, 2023 yılının bundan sonraki döneminde geçimdeki problemin şiddetinin artacağını bize gösteriyor.

Ayrıca deprem bölgemizin tarımsal üretim gücünü, yapılacak harcamaları da dikkate alırsak, enflasyonla mücadelede daha etkin bir tavır takınmamız, temenni ile bu işin içinden çıkamayacağımız oldukça açık bir gerçek.

Çok büyük bir felaket yaşadık. Elbette bunun yaralarını saracağız. Ama bu durum, diğer sorunların ortadan kalkmasını sağlamayacak, aksine bütçe açığının artacağını düşündüğünüzde, gelecek zamlar ve vergi artışlarıyla daha zor süreçlerin yaşanacağını gösteriyor.

Bu nedenle, artık boş lafları bir kenara bırakıp, var gücümüzle planlı bir üretim modeline geçmemiz, teknolojiyi kullanarak verimliliği arttırmamız, inovatif üretimlerle de katma değeri yükseltmemiz şart.

Bu mesele ciddiyetsizlik içinde, ekonomik karşılığı olmayan cevaplar verilerek savuşturulacak, önemsizmiş edasıyla ortada gezinecek bir dönemin asla yaşanmaması gerektiğini, üzerine örtmek yerine daha çok konuşulması ve kafa yorulması ihtiyacını bizlere gösteriyor.

Türkiye’nin artık, eskisinden çok daha fazla üretimi konuşması, ama bunu konuşurken neyi niye ürettiğini bilen, planlı bir ekonomiyi esas alan ve üreticisini sadece kredi vererek değil, üretim ekosistemi bazında destekleyen bir anlayışı sergilemesi ihtiyacını önümüze koyuyor.

Şimdi tercih sizin. Ya kendimizi kandırmaya devam eder, önümüzdeki süreçte çok daha ağır faturalar öderiz ya da sorunla yüzleşip çözümü konuşuruz.
[email protected]