Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Talep neden yavaşlamıyor?

04 Temmuz 2024 - 00:08

İğneden ipliğe her şeyin anormal ölçüde zamlandığı, ama buna rağmen enflasyonda baz etkisine güvenilerek 5 puanlık bir gerileme açıklandığı ve yüzde 71,6’lık orana herkesin inanmasının beklendiği garip bir ülke haline dönüştük.

Enerjiden dolaylı vergilere kadar tüm başlıklara zam yapılıyor ama enflasyon düşüyor öyle mi? Tüm bunların da maliyetlere yansımayacağı tahmin ediliyor. Öyle garip bir matematik söz konusu ki, buna bir de inanıyorlar.

Ardından Merkez Bankası bir açıklama yapıyor ve tüm mücadeleye rağmen talepte düşüşün oluşmadığına dair kanaatini ve endişesini paylaşıyor. Bir an için hesabın tutacağını düşünseniz bile, yarı yarıya daraltılmış bir piyasa fotoğrafı ortaya çıkacaktır.

Bugün zaten tatsız olan iç piyasa, bir tarafta insanların gelirlerine karşı maliyetlerini arttıran uygulamalar yapıp, ardından TL maliyetlerine yetişemeyen, kur nedeniyle dışarıda istediği sonucu alamayan, ihracat gelirini TL’ye çevirerek kur riski bindirilen ve yetmediği gibi bir de ciro üzerinden vergi alınmaya hazırlanan reel sektörün de gözden çıkarıldığı görülüyor.

Yani ekonomi yönetimine göre insanlar harcamaz, reel sektör de iş yapmazsa, istenen rakamın tutturulabilme ihtimali var. Bunların tümü gerçekten şaka olmalı. Yani tüm insanlar öldüğünde enflasyon da kalmaz demek gibi bir şeyden söz ediyoruz ki bunu hareketleriyle ortaya koyanlar bir de üzerine ekonomiyi yönettiklerini iddia ediyorlar.

Peki Merkez Bankası’nın talep düşmüyor vurgusuna gelelim. Talep neden yavaşlamıyor? Öncelikle insanların zaten ellerine geçen üç kuruşluk gelirle, gıda başta olmak üzere birkaç başlıkta harcama yapmaktan başka çarelerinin kalmadığını, hatta buna dahi parasının yetmediğini düşünmemiz gerekmez mi?

Bunun bir adım sonrası, zaten insanlara ‘yemek yemeyin’ mesajı vermek olacaktır. İnsanlar sadece gıda, kira ve ulaştırmaya para harcıyorsa, buradan nasıl bir talep düşüşü bekliyorsunuz ve bunu hangi mantığa oturtuyorsunuz? Öncelikle bunun açıklanması lazım.

Öte yandan işin bir başka boyutu var ki, onu büyüme ya da kredi kullanımı alanlarında da görüyoruz. Esasen insanlar tüketimlerini azaltıyorlar. Özellikle gıda tüketimi açısından battığınızda daha az gramajlı ürünlerin, eskisinden çok daha yüksek bedellere sunulduğunu görüyoruz, yaşıyoruz.

Bu durumda daha az tüketmesine rağmen, daha yüksek bedeller ödendiği için, sanki cirolarda, doğal olarak da tüketim değerlerinde yükseliş ortaya çıkıyor ve bu da doğal olarak enflasyon hızını yukarı doğru itiyor.

Yani Merkez Bankası’nın da, ekonomi yönetiminin de anlamadığı ya da anlamak istemediği mesele, ürün fiyatlarındaki maliyet ve doğal olarak fiyat artışı hız kesmiyor. İnsanlar daha az tükettiği için baz etkisi ile bile enflasyonda düşüş olabileceği konusu üzerinde duruluyor.

Yoksa bir sene önceki gramajlarda, aynı tüketimi yapsalar, enflasyonun bu oranlarda çıkması dahi mümkün değil. Velhasıl kelam rakam tutkusu o kadar gözleri kör etmiş ki, insanların semt pazarlarından iki hafta üst üste aynı gramajda ürünlere, aynı paraları ödeyerek çıkamadığını bile göremiyorlar.

Türkiye’nin rakam karnavalı içerisinde kaybolan, kredi yapılandırmalarını görmeyin yeni kredi alındığını zanneden, fiyat artışlarını yok sayıp, gramajların düşüşüyle birlikte açılan makasla enflasyonla yaşayan ve tüketimle değil, tüketim için harcadığı parayla büyüdüğünü sanan bir ekonominin masalını anlatıyor. Ama bu masalın sonu hoş bitmiyor. Canavar herkesi yiyecek.

[email protected]

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum