Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Sorun, çözüm ve bakış açısı

26 Ocak 2023 - 15:00

Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin partisinin milletvekillerine yaptığı sunum, kamuoyuna yansıdı. Burada enflasyon, geçim seviyesi, tasarruf ve elbette döviz kuru konusundaki meseleler hakkında Bakan’ın bilgi verdiği belirtiliyor.

Medyaya yansıdığına ve yalanlanmadığına ve neredeyse tüm yansıyanlar da benzer olduğuna göre haberi doğru kabul edebiliriz. Bakan dövizden kurtulmanın tek yolunun, dövize yatırım algısını kırmak olduğunu söylüyor. Ayrıca bu aşamada islami finans kurumlarına yönelik kanunun da bir an önce hayata geçmesi gerektiğini belirtiyor.

Neden? İnanışı bu yönde olan insanlar, faize para yatıramadığı için gayrimenkule, dövize ya da altına yöneliyorlar. Bu nedenle meseleyi bu algıyı kırarak halletmenin de tek çare olduğu kanısı hakim gözüküyor.

Bakan’ın atladığı bir iki konu var. Mesela bunlardan birincisi faiz almakta beis görmeyenlerin de bu oranlar ve enflasyon gerçekleşmeleriyle TL mevduata para yönlendirmesi mümkün değil. Bahsettiği kesimin de algısına oynayacağına şu sorunun yanıtı vermeli bence: Neden Türk Lirası’na yatırım yapmıyorlar?

Çünkü asıl mesele enstrüman değil, gelecek kaygısı ve paranın enflasyon karşısında erimesi korkusuyla kırılganlığı az alanlara yönlendirilmesi. Muhtemelen o nedenle de gayrimenkulü cazip kılmaya çalışıyorlar; ama oradaki şişik fiyata müdahale etmenin ‘nereden buldun’ demekten geçtiğini bildikleri için sonuç da alamıyorlar.

İthalata bağlı bir ülkede enflasyonu düşürmenin tek çaresinin de enerji başta olmak üzere girdi maliyetlerinde oluşan rüzgardan daha çok yararlanmak olduğuna dair bir görüş paylaşıyor. Ne yazık ki sözlere yansıyan yarım yamalak doğrular da sizi çözüme kavuşturmuyor.

Hepsinin birleştiği nokta ve çözüme giden yolunun gerçekçi bir üretim, istihdam yaratacak bir ekosistem, üretimin katma değer yaratacağı koşullar olduğu aklına gelmeyen ve devleti toplam faydadan çok, kar / zarar usulü yönetip, seçime kadar günübirlik çözümlerle zararı arttıran bir yaklaşımın bizi nasıl bu noktaya getirdiğini de bu sözlerden anlıyoruz.

Siz tarımı kalkındırmak ve geliştirmek yerine, ithalatla üretici terbiye etmeye kalkarsanız, maliyetleri düşürecek hamleler yapmak yerine fiyatları sabitleme talebiyle ortaya çıkarsanız, döviz ihtiyacını azaltmak adına yenilenebilir enerjiden üretimde yerli tedarik oranının arttırılmasına kadar planlı bir ekonomi zihniyetine sahip olmazsanız, oluşturduğunuz istatistikler üzerinden algı yönetmekten ve dünyada enerji maliyetlerinin azalmasına dua etmekten başka çareniz de olmadığını düşünürsünüz.

Türkiye’nin ihtiyacı olan öncelikle samimi bir üretim ekonomisi inancıdır. Göstermelik değil; gerçekleriyle yüzleşen, bu gerçekler doğrultusunda çözümler arayan, sonuca ulaşmak için de reel sektöre ya da vatandaşa kümesteki kaz muamelesi yapmak yerine, en önemli aktör olarak muamele eden bir yaklaşıma ihtiyacımız var.

Aksi takdirde eğer ki, rüzgar kesilmezse, algı kırılmazsa, şu kanun çıkmazsa, döviz baskılanmazsa ile başlayan cümlelerle bir ekonomi politikası geliştirir, bugün olduğu gibi uyanıklık yapmaya çalıştığınız tüm başlıklarda da zarara neden olursunuz.
[email protected]
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum