Dünya ekonomisi enflasyon temelli sorunlar nedeniyle, ortamı ve hacmi soğutma hamlesiyle yürütülüyor. Muhtemelen önümüzdeki dönemde faiz artışlarıyla hacmin önüne geçmek için daha da sert bir tavır takınacaklar.
Bunu hem yapılan açıklamalardan anlıyoruz; hem de büyüme rakamlarını aşağı yönlü revize eden raporlarda görüyoruz. Yani dünyadaki ekonomi daralmaya devam edecek, büyümelerin oranı azaltılacak ve faizler yükseltilirken, pandemi sürecinde dağıtılan paraların da geri toplanması hedeflenecek.
Bu bizim açımızdan dolar başta olmak üzere yabancı para cinsleri karşısında TL’nin değer kaybetmesi sonucunu getireceği gibi, cari açık başta olmak üzere finansman problemlerimizi de büyütecek.
Böylesi bir süreçte ise finanse etmek zorunda olduğumuz cari açık sorun olma özelliğiyle şiddetini arttırıyor. Son açıklanan veriye göre 41 milyar dolara yakın bir cari açık önümüzde duruyor.
Kısa vadeli dış borç ödemelerini de ilave ettiğimizde, Türkiye ekonomisinin bir yılını döndürmek için 220 milyar dolar civarında nakit para bulması gerekiyor. Bu koşullar altında da ya zor ya da maliyetli bir operasyon olduğu gözüküyor.
Nitekim günü kurtarmak, kuru tutmak için net hata noksan adı altında kaynağı belirsiz paraya dayanmış durumdayız. Yılın 8 ayında ülkeye giren kaynağı belirsiz 28,3 milyar dolar bulunuyor. Kendi içinde başka sorunlara ortam yaratsa da, bu rakamın ihtiyacın yaklaşık yüzde 12’sine denk geldiğine dikkat çekmek gerekir.
Ekonominin soğuduğu ortamda ise cari açık problemimiz büyüyecek gibi gözüküyor. Çünkü Merkez Bankası Ödemeler Dengesi kapsamında açıklanan 41 milyar dolar Ağustos 2022 rakamı.
Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı Eylül 2022 dış ticaret gerçekleşmelerine baktığımızda 84 milyar dolara yakın bir zararımız var. Bu da yaklaşık 70 milyar dolarlık bir cari açık problemini işaret ediyor.
Yani durgunlaşan bir havada fırtınamızın boyutunun büyüdüğünü ya da soğuyan dünya ekonomisi ortamında ateşten bir gömlek giydiğimizi bize anlatıyor. Ayrıca dış ticaretimiz içinde reexport olan kısım da var.
Bu konuda başta Rusya temelli pazarda, sözde ambargo uygulayan batılı firmaların Türkiye üzerinden ticaretlerine devam ettiği görülüyor. Bu nedenle Türkiye’ye uyarı veren batılı ülkelerin önce dönüp kendi firmalarına bakmasında fayda var.
Ama şu an itibariyle bizim için avantajlı bir ticaret şekli. Çok acıdır ki, üretim yapmadığımız, alıp sattığımız için net kazanç olarak haneye yazılıyor. Ama üretim yapan o paraları kazanamıyor; toplamda da dış ticaret açık veriyor.
Bu bambaşka bir konu gibi gözükse de, cari açık ve finansmanı sorununu çözmek için odaklanılması gereken noktanın bu olduğunu, üretim yapısının gözden geçirilmesi gerektiğini söylemekte fayda var.
Fakat bu nakit girişine rağmen, cari açık rakamları, dış ticaretteki zarara paralel artıyorsa, üstelik bu dünya ekonomisinin daralmaya gittiği bir süreçte oluyorsa, şapkayı önümüze koyup düşünmek şart.
Çünkü son Merkez Bankası Anketi de bize gösteriyor ki, son çeyrekte bankalar reel sektöre kredileri daha da kısacak. Yurtdışından kaynak bulamadıkları da zaten Uluslararası Yatırım Pozisyon açığımızdaki gerçekleşmelerden ortaya çıkıyor.
Bu özelde reel sektörün, genelde de Türkiye ekonomisinin önündeki finansman probleminin artan şiddetle yaşanacağının çok açık bir göstergesi. Artık şu envanterleri yapıp, günü kurtarmak yerine gerçekten bir yol haritası hazırlamanın zamanı gelmedi mi?
Bakan Nebati çıkıp, kimse tarafından anlaşılmayan modelin temelinde üretim olduğunu söylüyor ama, ne rakamlar, ne de gerçekleşmeler Bakan’ı doğrulamıyor. Artık topu taca atmaktan vazgeçip, bir strateji oluşturmamız şart. Yoksa bedeli ağır olacak.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR