Dünya ekonomisinde Trump politikalarıyla birlikte tarife savaşları devam ediyor. Özellikle son açıklamalar, Çin’in de karşılık vermesi meseleyi bambaşka boyutlara taşımaya başladı. Avrupa Birliği’nin bu süreçte pozisyonu ise cidden tartışmalı bir hal aldı.
Tüm bu gelişmeler devam ederken, bir tarafta Türkiye’nin yüzde 10 ile şimdilik atlatmasının, bir fırsat olabileceği de tartışıldı, bunun etkilerinin Çin üzerinden nasıl bir fotoğraf vereceği de…
Açıkçası bunun fırsat olarak görülen ayağının, pandemi sonrası tedarik üssü oluyoruz söylemiyle ortaya çıkıp, insanlara gereksiz yatırımlar yaptırdıktan sonra, kapasite fazlası ve maliyet ile baş başa bırakmaktan farklı bir gaz olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü tüm bu gelişmelerden etkilenmemek mümkün olmadığı gibi, asıl boşta kalan Çin’in Avrupa Birliği başta olmak üzere agresifleşeceğini görmemek için gerçekten hayalperest olmak lazım.
Tüm bunların etkilerini ayrıca değerlendirebiliriz. Ama asıl ürkütücü olan, ülkenin ekonomiden sorumlu isminin garip açıklamaları. 2024 başında iç piyasada talebi kısarak enflasyonla mücadele edeceğini söyleyen, ihracat ile büyüyeceğimizi açıklayan, bunu da 2025 başında devam ettiren kimdi? Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek…
Oysa 2023 Ekim ayından beri dünya pazarlarının daralacağı, iç piyasa ile bu durumun geçiştirilmesi gerektiği açıktı. Fakat rakam tutkusuna kapılan Bakan Şimşek bunu umursamadı.
‘Öncelik enflasyon’ diyerek, son iki yıldır, zaten sıkıntıda olan insanların üzerine daha çok giderek gelirlerini kıstı, giderlerini arttırdı. Hatta borçla yaşamak zorunda olan insanların taksit ve kredi olanaklarını da tıkadı. Elbette aynı şeyi reel sektör için de yaptı.
Bunun iç piyasayı tamamen gözden çıkaran, hatta kayıt dışı ekonomiyi besleyen, insanların ekonomik durumunu açmaza sokan, iç piyasada nitelikli firmaları haksız rekabetle karşı karşıya bırakacak bir yöntem olduğu açıktı.
Ama mesele ne zaman sorulsa, ‘en kötüsü geride kaldı’ söyleminden, enflasyonun düştüğü algısını yerleştirmeye çalışan bir gerçek dışılık içerisinde insanlar oyalandı. Nitekim geldiğimiz noktada iç piyasa tamamen tıkanmış vaziyette.
Bu normal ekonomik koşullar içerisinde yaşanan bir olay değildi. Bizzat ekonomi yönetimi tarafından tercih edilen, muhtemelen para bulup, sorunu öteki kuşaklara aktarırken, günü kurtarmayı amaçlayan bir yaklaşımdan başka bir şey değildi.
Elbette para bulunamadı; ihracat istenen noktalara gelemedi, yapılan ihracatta kg/dolar 1,4 seviyesinin ötesine geçemedi ve iç piyasa tamamen tıkanarak, kayıt dışılığa ortam hazırlanırken, nitelikli ve kurala uyan firmalar da açmaza sürüklendi.
Peki şimdi geldiğimiz noktada Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ne diyor? Tüm bu gelişmeler bizi etkilemezmiş. Çünkü biz ihracata bağımlı bir ekonomi değilmişiz ve iç piyasa dinamikleriyle hareket eden bir yapıya sahipmişiz.
Bu kadarı ya işbilmezliktir ya da şakadır. Ama her şartta duruma göre konuşan, rasyoneliteden bahsederken, rakam tutkusuyla inanılmayan verilerle hareket eden bir Bakan’ın ve ekonomi yönetiminin bizi getirdiği nokta açık. Ama daha ürkütücü olan, bundan sonra da günlük düşünen, ama asla çözüm üretmeyen varlığının devam etmesi.
Bazen insan gerçekten ‘tüm bunlar şaka olmalı’ diye düşünmekten kendini alamıyor.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR