Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Finansın Geleceği Zirvesi’nde yaptığı konuşmada sabır ve kararlılık çağrısı yaptı. Öncelikle Şimşek’in bu talebinin hiçbir karşılığı yok. Neden derseniz açayım.
Açlık sınırında yaşayan bir vatandaş gerçeğiniz varsa ve ücret iyileştirmelerinde kriteri bunun sınırı olarak koymuşsanız, ama bununla birlikte bütçenizi 2,5 kat arttırıp, bunun yüzde 30’unu da iğneden ipliğe yaşamsal ürünlerin üzerine koyduğunuz dolaylı vergilerden finanse etmeyi bekliyorsanız, kararlılığınız şüpheli, sabır talebiniz ise komiktir. Hatta finans zirvesinde konuşurken, finansal okuryazarlığınız bile tartışmalı hale gelir.
Herkes Bakan Şimşek ve ekibinin ne kadar güzel işler yaptığından bahsedip, umut pompalıyor. Fakat Albayrak ve Nebati’nin bakanlık dönemlerinde yapılan iktisadi saçmalıklardan geri dönüyor olmanız, sizin bir ekonomi politikanız olduğu anlamına gelmiyor.
Faizdeki yükselişten ve dövizdeki yükselmeden bahsedenlerin unutmaması gereken bir şey var. TÜİK’in açıkladığı ve kimsenin ikna olmadığı enflasyon rakamlarını bile kriter alsanız, halen eksi faiz uygulayan ve TL’si enflasyon kadar döviz karşısında yıpranmamış bir ekonomi gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yani daha yaptığımız saçmalıklardan dönmek için bile önümüzde yol var.
Tüm bu gerçeklik ortadayken, rakam tutturmak üzerine kurgulanmış bir ekonomi yaklaşımıyla, açlık sınırında gezinen bir vatandaş gerçeğiyle işin içinden çıkamazsınız. Enflasyon elbette son derece önemli ve sorunlu bir başlıktır. Ama bu vatandaş ve iç piyasa yapısıyla, mevcut yaklaşımı sergileyerek sorunu aşamazsınız.
Hele ki gelirlerinizi bu kitleye dönerek toplayacağınızı ümit ederken... Türkiye enflasyonla bir süre daha yaşamak zorunda olan, bunu aşma yolculuğunu rakamlardan çıkarıp gerçek zemine oturtan, bir tarafta enflasyonla mücadele ederken, vatandaşının gelirini toparlayıp, reel sektörünün giderlerine odaklanması gereken, bu aşamada da kamunun israfını önleyerek güven vermeye çalışan, bu sayede de iç ve dış kaynak bulma zemini yaratarak, sorunlarını orta vadede çözecek bir ekonomik program uygulamak zorunda olan bir ülkedir.
Dünyanın zenginlikten ve jeopolitik riskler odaklı maliyet artışlarından kaynaklanan enflasyonuyla, sizin fakirlikten, borçluluktan, üretimsizlikten ve yüksek giderlerden kaynaklanan enflasyonunuzu bir tutarsanız, sadece daha çok fatura ödetirsiniz.
Vatandaşın bunu ödeyebilecek gücü, sabrı ve mecali kalmadığı için de, ısrar ederseniz, sadece kayıt dışı ekonomiyi körükler, nitelikli firmalarınızı rekabet edemez hale sokar ve niteliksiz ürünlerle merdiven altı üretim yapanların hayat bulduğu bir piyasa yapısı yaratırsınız.
Ne yazık ki Mehmet Şimşek halen kendisini 2 binli yıllarda görev yaptığı ballı börekli dönemde zannediyor. Üç tur atmasına rağmen para bulamamasının nedenlerini de deşifre etmiyor.
Dünyanın değiştiğinden, paranın önceliğinin farklılaştığından, dünya ekonomisinin daralmayı tercih ederek, pandemideki parasal genişlemeyi tersine çevirme uğraşısından bihaber, sadece kendi hükümetinin bakanlarının yaptığı yanlıştan dönerek ekonomiyi yönettiğini düşünüyor.
Oysa ne o dönemdeki gibi bir dünya ortamı var, ne de o süreçteki gibi bir vatandaş gerçeği. 2002 yılında 6,4 milyar TL olan halkın finans kesimine olan borcu, 2,5 trilyon TL’ye ulaşmışken, para daralmış, insanların ekonomisi ve gelir düzeyleri bozulmuşken, dış dünya durmuş ve iç piyasa da alarm verirken, bu sabır talebi anlamsız, kararlılık söylemi de içeriksiz bir hal alıyor. Üzgünüm ama gerçek bu.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR