Başbakan Erdoğan kontrolü iyice kaçırdı.
‘Ananı da al git’ ile başlayan, askerlik yan gelip yatma yeri değil’ ile devam eden, ‘çapulcular’ ile taçlandırılan hakaret furyası zıvanadan çıkarak Meclis kürsüsüne ‘Ulan’ ile taşındı.
Başbakan Erdoğan ‘Ulan hepiniz oradaydınız’ diye seslendi. Burada konunun içeriğinden çok, Türkiye’de başvekillik eden birinin üslubu tartışılmalıdır. Herkesi provokatör gören bir ruh hali içinde, yıllar önce olmuş bir olaydan, kendisine mağduriyet ve oy yaratmaya çalışan bu görüntü akıl alır gibi değil.
Merak ediyorum.. Acaba Sayın Başbakan Marmaray’ın tüp geçidini açarken, seviyeyi de suların altına mı gömdü? Bu nasıl bir yaklaşımdır? Siyasetçilerin birbirine hakaret ettiğini, Meclis çatısını boks ringine çevirdiğini, küfürleştiğini görmüştük. Ama bir Başbakan’ın ‘eşek’ manasına gelen ‘ulan’ ibaresiyle vatandaşına seslendiğine, bu çatı altında ilk kez şahit oluyoruz.
Elbette bu yeni değil. BOP haritası ortaya çıktı, aynı şeyi söyledi. PKK ile masaya oturulduğu ifade edildi, aynı cümlelerle hitap etti: “Kanıtlamayan şerefsizdir.” Sonra kendi ağzından çıkan cümlelerle kanıtlandı ama ortalığa savrulan hakaret bulut olup uçtu.
Bu ülke, Başbakan’ın tavrına aşina… Sürekli bir hakaret havası, daimi bir posta koyma hali… Fakat İstiklâl Savaşı veren bir Meclis’in çatısı altında olunca, daha da çekilmez oluyor.
Bazıları bu hakaretamiz üslubu ‘delikanlılık’ olarak nitelendirse de, aynı cümleleri sokakta biri kendilerine sarf etse, ne yapacaklarını hep merak etmişimdir. Ben bu ülkenin insanını tanıyorsam, kavga çıkar.
Fakat bitirimlik ile delikanlılığı ayırt edemeyen, külhanlık kültürünü bile bilmeyen, borç yemekle zenginleşmeyi aynı kefeye koyan bir yaklaşımın daha farklı bir hal içinde olması da beklenemez. Başbakan Ahmet Kaya’nın yaşadğı olaya atıfta bulunurken, hakaret ettiklerinin kendi destekçileri ya da akil (!) adamları olduğunu görünce ne diyecek merak ediyorum.
Ama ne önemi var? Başbakan sokak kültüründeki kırmızı çizgileri bile aşmayı alışkanlık haline getirdi. Sokakta bile kurallar vardır. Ama bu iktidarın söyleminde yok. Beklemek gerekir mi? Şüpheliyim.
Türkiye’nin tüm kırmızı çizgilerini kurdela yapıp, asan bir yönetim anlayışının, kültürü ‘gereksiz’, sanatı ‘provokatör’, tarihi de ‘çanak çömlek’ görmesi çok normal. Çünkü alt yapı yok. Hepi topu bu kadar… Altyapıları, çöken duble yollar gibi…
Başbakan diyor ki Gezi’de kendilerine saldırılmış. 7 can kaybı, yüzlerce yaralı, engelli hale gelen onlarca insan kim? Peki palalı kim? Nasıl bir saldırıymış ki bu? Faiz lobisi diyecek olursanız, onlar zaten iktidarın küs kardeşleri… Hesaplarını ayrı görsünler… Ama faturayı millet çıkarmasınlar.
Başbakan sağa sola hakaret edeceğine, teröre verilen tavizlerden, Kürdistan ifadesinden, dün kendisine bırakın hakareti, küfredenlerle makamlarında el ele tutuşmasından, suya düşen Nabucco’dan, para bulamayan Türkiye’den, kırmızı çizgileri aşılan iç ve dış siyasetten bahsetsin.
Olmadı Sayın Başbakan; vazgeçin artık. Eskiden bir şekilde mağduru oynayabiliyordunuz. Ama şimdi, üzerinizde hiç iyi durmuyor. Bu kumaştan mağduriyet çıkmaz. Olsa olsa komedi çıkar ki, onu da kaybettiğimiz dev sanatçı Nejat Uygur’un hatrına oynamayın… Çünkü komik de olmuyor.
FACEBOOK YORUMLAR