Belli bir yaşın üzerindekiler hatırlayacaktır. Televizyonun antenle izlendiği siyah beyaz yıllarda, ayar yapmak için bir kişi TV’nin başında biri de antenin yanında dururdu. Sağa sola çevirir; sesi ve görüntüyü netleştirmeye çalışırdı. Çoğu zaman da içeriden ya da aşağıdan şöyle bir ses gelirdi: “Ses var; görüntü yok.”
Ne yazık ki aradan yıllar geçmesine, teknoloji ilerlemesine rağmen bazen yaptığımız işlerin seviyesi bundan öteye gidemiyor. Son açıklanan 1 milyon yazılımcı projesinden bahsediyorum. Baktığınızda iyi niyetli bir çalışma; ama sonuç verir mi; tartışılır.
Bir şeyin boyutunu büyüttüğünüzde ya da sayısını arttırdığınızda belki reklamı güzel oluyordur ama sonuç vermesi tesadüflere bağlıdır. Mesela Avrupa’nın ve dünyanın en büyük adalet saraylarına sahip olduk; ama adalet var mı? Takdirinize bırakıyorum.
Yine her ile üniversite açtık; ama ortadaki eğitimin kalitesi yerlerde sürünüyor. 1 milyon yazılımcı da iyi niyetli bir çalışma olarak ortaya atılsa da, sonucun çok da verimli olmayacağını bugünden görmek için müneccim olmaya gerek yok. Belki sadece eğitime katılan gençleri işsiz saymayacağımız için, genç nüfustaki işsizlik oranını kağıt üzerinde düşük gösterebiliriz.
Bir konuyu yeterli derecede araştırmaz, uzmanları ve taraflarıyla konuşmazsanız; aklınıza geleni yapmaya kalktığınızda büyük ses çıkarır ama görüntü veremezsiniz. Yazılım benim son derece inandığım bir sektör. Hatta her sektörün temeline yerli yazılım yerleştirilmesinin veri yönetimi açısından da, verimlilik bakımından da hayati olduğunu düşünüyorum.
Fakat dünyada çocukların ilkokul öncesinde kodlama eğitimi almaya başladığı bir noktada 1 milyon yazılımcı yetiştirmek istediğini söylemek, altı boş bir zemin yaratmaktır. Çünkü bundan 10 sene sonra dünyada herkes yazılım yapabilecek seviyede olacak. Yani bugün bilgisayar kullanmak ne kadar doğalsa, o da o kadar doğal olacak.
Kıymetli olan ise ne yazdığınız, nasıl çözüm bulduğunuzdur. Bugün siber güvenlik alanında 13 – 14 yaşında çocukların beyaz şapkalı hacker olarak görev yaptığı bir sahada, siparişle yazılımcı yetiştireceğini düşünmek büyük bir vizyonsuzluktur. Başlığının bilişim olması vizyonun kademesini etkilemez.
Pandemi ortamında herkese destek verirken yazılım sektörünü görmezden geleceksiniz; yerli yazılımları desteklemek için mekanizmalar kurmayacaksınız sonra da yazılımcı yetiştirip sorunu çözeceksiniz öyle mi?
Kulağa hoş geliyor ama üzgünüm ki sonuç vermesi mümkün değil. Bunun yerine zaten hali hazırda Türkiye’de son derece dinamik ve yaratıcı bir yazılım sektörü var. Onun desteklenmesiyle işe başlamak, ardından startup havuzları oluşturmak, proje borsası gibi çalışacak bu ortamlarda çözümlerle, ihtiyaç duyanları veya yatırımcıları bir araya getirmek durumundayız.
Yoksa kaç yazılımcımız olduğunun bir önemi yok. Tıpkı kaç üniversite mezununa sahip olduğunuzun, içi boşsa öneminin olmadığı gibi... Siz önce yazılım sektörüne inanacaksınız; onu belli bir program ve envanter düzlemi içerisinde tüm sektörlere entegre hale getireceksiniz; maliyeti fazla bile olsa yerli yazılımcıya destek olacaksınız; zaten yazılım yapan genç fikirleri desteklemiş olacaksınız.
Bu ekosistemi oluşturduktan sonra sektör kendi içinde yazılımcısını ve istihdam ihtiyacını karşılar. Sektöre destek vermeden 1 milyon yazılımcı yetiştireceğini söylemek ve bunu da proje diye satmak güzel ve ruhu okşasa da, halen fikirle projenin farkının anlaşılamadığını bize gösterir.
Üzgünüm ama dost acı söyler. Yine reklam peşinde bir hareket ve yine bir sektörün umutlarına doğranmış soğan. Yani eski tabirle; ses var; görüntü yok.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR