Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Safan olsun

28 Ekim 2021 - 10:56

Bu hafta çok kıymetli bir trend seminerini takip etme fırsatım oldu. 2022 – 2023 sohbahar kış sezonunda dünyadaki eğilimleri dinlerken, aynı zamanda geleceğin tüketici ve tüketim eğilimleri konusunda da kıymetli bilgiler aktarıldı.

Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği’nin organizasyonunda bu titiz çalışmayı İstanbul Moda Akademisi’nin uzmanları sundu. Organizasyonun bir yerinde de dünyadaki ayakkabı markalarında tasarımcı olarak çalışan bir gencin hikayesini dinleme fırsatım oldu.

Dünya ölçeğindeki firmalarda tasarım yapan bir Türk genci gurur duyulacak bir başlıktı. Yetmedi, bu gencin TASEV Lisesi’nden, yani ayakkabı sektörünün Türkiye’de model olabilecek meslek lisesinden mezun olması da ayrı bir güzellikti.

Buraya kadar her şey güzel. Ama sonra bir an durup düşününce, ortadaki büyük çelişkiyi fark ettim. Bu genç, yani Safa Şahin Türkiye’de bir meslek lisesinden mezun olup, neden dünyada çalışıyordu? Çalışmasında sıkıntı yok, ama mecbur mu kalmıştı? Yaşanan, her iki kelimeden biri katma değer olan Türk reel sektöründeki bu eksikliğin temelinde ne olduğunun deşifresi gibiydi.

Her fırsatta ara eleman sıkıntısından söz eden, katma değer hedefini paylaşan sanayici dertli. Hepsi olmasa da aralarından bazılarının coşup ‘iş var beğenmiyorlar’ söylemini de zaman zaman medyadan okuyorsunuzdur.

Peki ama o zaman adama sormazlar mı? Bu çocuk sektörün büyük bir vizyon örneğiyle kurduğu liseden mezun olup, yurtdışındaki firmaların kapacağı noktaya gelene kadar neredeydiniz?

Madem personel sıkıntısı var; madem katma değer amaçlıyorsunuz; madem tasarım konuşuyoruz neden bu çocuğu kaçırdınız? Aslında ilk başta Safa Şahin şansını Türkiye’de denemiş.

Elbette icat çıkarmadan asgari ücretle çalıştırılmaya kadar farklı deneyimleri olmuş. Sonra da bugün dünyaca bilinen ayakkabı üreticilerine tasarımcı olarak giden yola çıkmış. Şimdi sizce bu çocuk ‘iş var beğenmiyorlar’ cinsinden değerlendirilebilir mi?

Şayet insanları yeteneklerine göre değerlendirmezseniz, herkesi bir tutarsanız, bulduğunuz yeteneği de yok pahasına çalıştırmaya kalkarsanız sonuç kaçınılmaz olarak beyin ya da yetenek göçü olarak ortaya çıkıyor.

Safa Şahin sadece bir örnek… Geçtiğimiz günlerde yayın konuklarım Almanya’ya göçmen meselesini anlattılar. 2020 yılında Almanya, çıkan bir göçmen kanunuyla dünyadan nitelikli insan çekiyor.

Türkiye’den gidenleri konuştuk biraz. Hepsi teknik eleman ve üstü. Yani arayıp da bulunamayan ara elemanlar. Burada yetersizlikle suçlananlar gidip orada iş buluyor ve gayet yeterli oldukları ortaya çıkıyor. Neden gittiklerini sorduğumda ise ikinci tez çürüdü. ‘İnsan gibi geçinecek kadar para kazanmak adına gidiyorlar. Çünkü Türkiye’de teklif edilen asgari ücret.’

Şimdi oturup burada sanayicinin de kendisini sorgulaması gerekmiyor mu? Bir eğitim-reel sektör uyumsuzluğunun eğitimden kaynaklı ve herkesi üniversite mezunu yapma hevesinden dolayı var olduğunu biliyoruz.

Peki ya gerçekten nitelikli olanlara fırsat ya da hakkını veriyorlar mı? Ortadaki örnekler pek verildiğini göstermiyor. Tasarım yapan çocuğa kutu katlatacaksanız, o çocuk niye tasarımcı olsun?

Tasarım yapan insanın önüne katalog koyup bunları yap diyecekseniz o insan niye burada dursun? Hadi hepsini geçtim bir kenara bir yeteneği keşfettiyseniz onu yok pahasına çalıştırmak isterseniz niye sizinle çalışsın? Sizce artık bu soruları kendimize sormanın zamanı gelmedi mi?

Hatırlayın ne diyordu Atatürk? “Bütün ümidim gençliktedir.” Ne diyeyim; Atatürk’ün Cumhuriyet’i emanet ederek güvendiği gençlere, siz de biraz güvenseniz ne olur sanki? Bu vesile ile 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun…

[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum