Ukrayna ve bağlantılı olarak Kırım dünyanın yeni gündem maddesi… Ama kendi özelliklerinden çok, üzerlerinden yapılan mücadele ile bu konumda…
Belki de işin en dramatik yanı, burada yaşayanların gerçekten ne düşündüğünün kimsenin umurunda olmaması…
İşin bu insanlık dışı tarafını bir kenara koyar ve gerçekçi bir biçimde değerlendirirsek, buradaki paylaşım kavgasının, yeni ekonomi düzenine giderken belirleyici kavşaklardan biri olmasıdır.
Mantıken baktığınızda Avrupalı ülkelerin Rusya ile ters düşmemesi gerekiyor. Doğalgaz faktörü var, önemli ihracat pazarı özelliği söz konusu… Ayrıca iç güvenlik açısından da bu tip bir ters düşüş mantıklı değil.
Fakat Ukrayna’daki kıvılcım buradan çıktı… Yani burada esas faktör Avrupa değil Amerika idi… Biraz daha geriye gidelim. Adına ‘Arap Baharı’ denilen ‘Banker Cehenemi’nden sonra Akdeniz’i bir Amerikan Gölü haline getirme hayali en büyük atağını gösterdi.
Büyük ölçüde Akdeniz’e yerleşse de Fransa, İngiltere ve elbette ABD’nin hesapları tutmadı… İthal rejimler radikalleşme ve terörizmi de beraberinde getirdi. Kuşağı tamamlamak için Suriye hamlesi yapıldı.
O süreçte Dışişleri Bakanı Davutoğlu gün sayarken, okuyanlar hatırlayacaktır ‘kasanın kilidi Suriye’ diye bir yazı yazmıştım. Özetle Suriye’de kazanan geleceğin ekonomisine de belki 50, belki 100 yıl hakim olacak tarafı belirleyecekti. Yani mesele siyasal güç kadar, geleceğin ekonomisine hangi kesimin hakim olacağıyla da ilgiliydi.
Bugün itibariyle gözükmüştür ki Suriye’de kasanın ilk anahtarını Rusya, Çin ve İran cephesi aldı. Ve batılı ülkeler ikinci en ciddi hamleyi Ukrayna’da yaptı. Sonuç yine fiyasko… Artık oyunun döndüğü çok net gözüküyor.
Olaylar hızla dünyayı Jeopolitik Uzmanı CHP Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün barış için tek çare diyerek taraf ettiği çok kutuplu dünyaya doğru gidiyor. Bu nedenle Rusya’ya yaptırım sözden öteye gitmez.
Askeri açıdan düşünürseniz, zaten böyle bir bütçe olmadığı Suriye’de görüldü. Siyaseten de iki önemli diplomatik zafer gözüküyor. İktisaden baktığınızda da Rusya daha avantajlı konumda.
Artık tek süper güç olmayacak… Siyasette de ekonomide de…O yüzden siyaseten de, iktisaden de geçmiş 70 yılın dayatma kabulleriyle ekonomi okuyanlar, icazetini oradan alanlar bitmiştir.
Daha güzeli icazet alanların tamamı nereden alırsa alsın bitecektir. Israrla yazılarda altını çizdiğim dünya 1929 koşullarındadır’ın tam da karşılığı budur. O yıllarda herkese karşı çıkan Türkiye, kendi gerçeğiyle ve fakirliğiyle yüzleşerek zenginlik yarattı.
Eğer Rusya da bugün bu pozisyondaysa 1998 krizi sonrasında teklif edilen yardımları reddedip, fakirlikle tanışarak toparlandığı için güçlü durumda… Değişen dengelerden sonra da ne tek hakim olur, ne de başkası tarafından yutulan yem.
Özetle kimse ciddiye alınabilecek bir yaptırımı kalıcı olarak uygulayamaza. Bize geleceksek, bence hiç gelmeyelim daha iyi… 1929’da atalarımız, 1998’de de Ruslar ne yapmadıysa biz onu yaptık. El parasına dayanıp, güç olacağız sandık. Kıssadan hisse… Herkes kendi dersini çıkarsın.
FACEBOOK YORUMLAR