Biliyor musunuz bizi kıskanıyorlar. Kim? Kolombiya, Zambiya, Angola ve Lübnan. Neden? Çünkü dünyadaki ülkelerin risklerine göre sıralandığı ve 95 ülkenin yer aldığı listede bizden daha kötü durumda olanlar bunlar. Biz 91. sıradayız.
Kim söylemiş bunu? Almanya merkezli kredi derecelendirme kuruluşu Scope Ratings. Şimdi bunun dış güçlerin bir uzantısı olduğunu ifade edenler çıkacaktır. Zaten dünyanın işi gücü yok; dünya ekonomisindeki ağırlığı yüzde 1’i bulmayan ülkeyle uğraşıyorlar.
Ama diyelim ki dış güçler. Bizi sondan 5’inci sıraya iterek en riskli ve kırılgan ülkelerden biri olarak gösteren nedenlere göz atmak gerekmiyor mu? Çünkü yaklaşımın ve tespitin kötü niyetle yapılıp yapılmadığını buradan anlayabiliriz.
Gerekçeler ve kriterler ne? Kırılganlık notları, ‘ülkelerin cari açıkları, dış borçları ve çekebildikleri dış yatırımlar dikkate alınarak’ oluşturuluyor. Türkiye’nin cari açık problemi var mı? Bırakın cari açık sorununu, bunun finanse edilmesiyle ilgili dahi açmazları bulunuyor.
Dış borçları ne durumda? Özel sektör ve kamu birlikteliğiyle 400 milyar doları çoktan aşmış halde. Ayrıca bunlara swap anlaşmalarından kaynaklanan dolaylı borçları da ilave etmiyorum. Dış yatırım çekebiliyor muyuz?
Reklam kokan bir kaç sipariş haberi bir kenara koyarsak, bırakın dış yatırım çekmeyi, ülkede yatırım yapmaktan vazgeçenlerin olduğunu, gerekçesinin temelinde de hukuk sistemine güvensizlik bulunduğuna dair beyanatlarıyla hepimizin malumu.
Sıcak para dahi geldiği söylenemez. Son dönemlerde neredeyse para ihtiyacımızın acil tarafını, net hata noksan adı altında kaynağı belirsiz paraların girişiyle sağlayan bir ülke haline dönüştük.
Bu üç kriter içerisinde söylediklerimin tersini iddia edebilecek kimse var mı? Yok… O zaman bizi 95 ülke içinde 91. sıraya iten kırılganlık yaratan kriterler bunlar. Demek ki konu dış güçlerin oyunu değil.
Ayrıca bunlara ilave olarak iç borçla ilgili bilinmezlik de sürüyor. Mesela iç borç ödemeleriyle ilgili akıbetin ne olacağına dair ülkede fikri olan var mı? Peki ya vatandaşın ve şirketlerin içe olan borçlarının ödenebileceği konusunda ‘kesin ödenir’ diyebilecek babayiğit bulunuyor mu?
Bir tık daha ileri gidelim. Kamunun vergi, SGK primi, cezalar, harçlar gibi başlıklar altında tahsilat yapamadığını biliyoruz. Nereden biliyoruz? Sürekli yapılandırma çıkaran bir ülkenin başka türlü olması zaten mümkün değil.
Peki tüm bunlar niye olmuş? Araştırmanın Türkiye ile ilgili notunu sizlerle paylaşayım. Diyor ki: “Türkiye’nin risk notu 2020’den beri zayıflıyor. Türkiye’nin risk profilindeki bozulma yanlış yönetimden, ağırlıklı olarak tüm güçlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'da toplanmasından kaynaklanıyor. Eylül ayından bu yana 300 baz puan faiz indirimi (ufukta daha fazla indirimin mümkün görünmesi) Cumhurbaşkanı'nın merkez bankacılığına müdahalelerini ortaya koydu. Türkiye'nin reel politika faizi -%3.2'ye (son durum: -%3.8), küresel olarak gelişen piyasalarda en düşük seviyeye gerilerken, enflasyon ve sermaye çıkış riskini artırdı. Aşırı gevşek para politikası döviz üzerinde baskı yaparken enflasyonu yükseltiyor ve dengesizlikleri besliyor.”
Biz de bunu anlatıyoruz zaten. Şimdi tüm bunları kabul etmeyebilirsiniz. Kabul etmediğiniz için düzeltmek adına harekete de geçmeyebilirsiniz. Bizi kıskandıklarını da söyleyebilirsiniz. Ama şu tabloda bizi kıskanan dört ülke bulunuyor. Gidin derdinizi onlara anlatın.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR