Ekonomiyi embedded tadında yorumlayanlar için nefis bir bulmaca var ortada. Hani eskiden bulmaca köşelerinde iki resim arasındaki bilmem kaç farkı bulun bilmeceleri vardı ya; onun gibi.
Herkes dolar ve avro’nun eşitlenmesini konuşuyor. Halen rekabet edebilirlik açısından AB ekonomisinin aleyhine bir durum olmakla birlikte bunun önümüzdeki süreçlerdeki faiz başta olmak üzere enerjiden büyümeye farklı açılımlarla bozulacağı açık.
Muhtemelen de biraz daha geç hareket eden ve enerji krizini daha yüksek perdeden yaşayarak resesyona önce gireceği gözüken AB’nin para birimi üzerinde yine eksiye dönen bir fotoğraf görmemiz olası.
Çünkü ortada bir ekonomik düzelmeden ya da sorunların çözülmesinden kaynaklanan bir avro değerlenmesi yok. Aksine doların hafta bazında yüzde 3 değer kaybetmesiyle eşitlenen bir durum olduğu görülüyor.
Burada nasıl suni bir değer trafiği yaratıldı farkında mısınız? Tüm ekonomik gelişmeler ve sorunlar bir kenara bırakıldı, resesyon endişesiyle FED’in faiz artırımlarından vazgeçeceği değil, 75 baz puan yerine yılın sonunda 50 baz puan arttıracağı ihtimali üzerinden yürünüyor.
Gerçekten bir komediye döndü artık bu iş. Bir tarafta ABD kurmaylarının ve FED yönetiminin en az Mart ayına kadar tavizsiz gideceğine yönelik söylemleri göz ardı ediliyor; bir yandan da faiz artırımının durmasını fiyatlayamayanlar, faiz oranı üzerinden kazanç peşine düşüyor.
Öncelikle tehlike ABD, AB ya da dünya ekonomisi açısından resesyon değil. Bir kez daha hatırlatayım ki bu eşik aşıldı ve stagflasyon sesleri ile ilgili endişeli bir süreç takibi var.
Ama finans piyasaları böyle işleri sever. Çünkü dalgalanma olacak ki para kazansınlar. Yoksa sorunun varlığı da, çözümün zorluğu da, jeopolitik riskler de her hangi bir olumlu duruma işaret etmiyor.
Ya 50 baz puan arttırırsa? Artırsa ne olacak? Böylesine bir bahaneye çocuklar bile gülüyor artık. Bari Z kuşağı adına daha yaratıcı sahte söylemler türetin. Onlar bunlara sadece gülüyor. Eski kuşaklar ise alıştı ve umursamıyor.
Yani çarşı karışık. Peki manzara böyleyken dönelim bizim bulmacaya... Dünyada geçen hafta şu veya bu nedenle yüzde 3 değer kaybeden dolar, neden bizim ülkemizde değer kazanarak kendisini 18,60’ın üzerine attı? Daha doğrusu nasıl attı?
Bir diğer soru ise şu: Herhangi bir şey yapmadan dolar karşısında değer kazanan avro, bizim paramız karşısında nasıl değer kazandı? Hatta kazanılan bu değere rağmen parite, neden ihracatçının kaybı ile ilgili bir değişiklik getirmedi?
Soru belki basit, cevabı da uzun olabilir ama, kısa ve öz bir şekilde yanıtlayalım. Bu iki resim arasında çok fark gözükse de ortak bir nokta var ve o da bizi anlatıyor:
Türkiye ekonomisi hem kendisinin, hem de dünyanın gerçeklerinden tamamen koptu. Doktor da ‘ne yerse yesin’ dedi; Bakan da sağda solda bunu başarı diye anlatıyor. Garip; çok garip.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR