Reeskont kredilerinde ihracatçıyı rahatlatmak ve aslında eğilimi belli etmek için önemli limit artışlarına gidildi. Öncelikle bu yaklaşımın doğru olduğunu söylemek lazım. Temmuz ayında 300 milyon TL olan günlük limit, son düzenlemeyle birlikte 3 milyar TL’ye çıkarıldı.
Bu meseleyi öncelikle takdir etmek gerekir. Fakat sadece bu kadarını konuşursak, meselenin eksik kalacağı da çok açık. Çünkü artan hızlı TL maliyetler, bir bakıma üreticinin ihracatta daha da zorlanmasına neden oluyor.
Temmuz 2023’de 300 milyon TL’nin karşılığı yaklaşık 11 milyon dolara karşılık geliyor. Bugün verdiğimiz rakam, yani 3 milyar dolar 111 milyon dolar. Azımsanacak bir destek değil. Lakin ortada bir problem var. Nedir o?
İhracat gelirlerinin yüzde 40’ını halen Merkez Bankası’nda TL’ye park etme uygulaması sürüyor. Şayet ihracatçı TL reeskont kredisi kullanmak istiyorsa, bunun yüzde 30’unu da çalıştığı bankaya yine TL olarak park edecek ve 1 ay boyunca döviz alımı da yapmayacak.
Şimdi limitleri arttırarak bir iyi niyet gösterisi ve destek uygulaması yaptığımızın düşünmemiz gerekiyorsa, önce bu uygulamanın da devre dışı bırakılması lazım. Zira bu şartlar altında iç piyasada daralan, yurtdışında vade ve fiyat kırma baskısıyla karşı karşıya kalan, hatta rakipler devreye girdiği için pahalı kalan ihracatçının, kur riskini alarak kredi kullanması çok akılcı gözükmüyor.
Diyelim ki aldı, bunu gerçekten faaliyetinde mi kullanır; yoksa başka faaliyet dışı alanlarda gelir elde etmenin yollarını mı arar? Bence zaten yavaştan ihracat gelirlerini yurtdışı hesaplara yönlendiren, hatta yatırımlarını yurtdışına kaydırıp, bilhassa Balkanlar ve Doğu Avrupa’daki desteklerden yararlanma eğilimine girmiş bir üreticiye, bu uygulamayı ortadan kaldırmadan amacına ulaşan kredi kullandıramazsınız.
Zaten Pazar daralmış, müşteri değişmiş, Uzakdoğu birçok sektörde tekrar devreye girmiş ve ihracat gelirlerini hem TL’ye bloke edip, kur riski yıktığınız, hem hammadde gibi ihtiyaçları adına dövize ihtiyacı olan bir üretici grubu bu kredilere başvuruyorsa, muhtemelen çok çaresiz kalmış demektir.
Çaresiz kalmış bir üreticinin de amacına uygun kredi kullanımı ne kadar sağlanabilir işte bu tartışılır bir nokta haline geliyor. Kredi limitlerinin arttırılmış olması önemli. Ama şayet bu şartlı reeskont kredi kullandırma hastalığından vazgeçmezsek hem niyetleri bozuyoruz, hem de aslında döviz ihtiyacını piyasadan hülle yaparak daha pahalıya elde etmeye çalışan bir üretici yapıp, tüm finansallarının bozulmasına neden oluyoruz.
Günün sonunda bu kredi ‘sor alma kredisi’ne döner ki, amaç hasıl olmaz. Şayet gerçekten samimi isek ve ihracat odaklanmasını arzuluyorsak, uzun vadede üretimin yapısını tartışmalı, ama kısa vadede de Nebati döneminden kalan bu garip uygulamayı tartışmalıyız. Madem rasyonel olmaya çalışıyoruz, o zaman ‘biraz rasyonellik’ olmaz. Elbette gerçekten niyet üreticiyi desteklemekse...
[email protected]
Not: Şehir dışında olacağımdan Cuma günü yazımız yayınlanmayacaktır. 18 Eylül Pazartesi görüşmek üzere...
FACEBOOK YORUMLAR