Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Reel sektör ülkenin önünde koşuyor

26 Ocak 2021 - 16:27

Dünya ekonomisi Davos’ta dijital ortamda da olsa ‘büyük sıfırlama’ temasıyla yeni dönemi tartışırken, işin geleceği de masaya yatırılıyor. Tam bu ‘işin geleceği’ kavramı üzerinde iyi durmamız lazım.

Çünkü şu bir gerçek ki ‘böyle gelmiş böyle gider’ teorisinin tamamen sıfırlandığı, toplumun, tüketicinin ve profesyonel müşterinin değiştiği bir sürecin başlangıcındayız. Bilhassa Z kuşağının 3-4 yıla kadar ekonomik özgürlüğünü ele alıp, ekonomiye direkt dahil olmasıyla telafisiz bir noktaya geleceğimiz çok açık.

İşte bu aşamada ciddi dönüşümleri konuşmamız gerekiyor. Gerçekleri söylemek gerekirse Türk reel sektör şu anda çok da rahat bir dönem geçirmiyor. Söylenenlerin aksine, başta ticaret kesimi olmak üzere ciddi sayıda işletme yaşam savaşı veriyor.

Fakat buna rağmen, geleceğe yönelik bakış açısı geliştirme çabası, çözüm arayışı ve durmayan yapısı Türkiye’de bu konuda politika üretmesi gerekenlerin çok önüne geçmiş durumda.

Günlük kısır tartışmalardan sıyrılıp, sorunları ancak dönüşerek aşabileceğini tartışıyor ve bunun için de bilimi esas alıyor. Açıkçası bu fotoğraf Türkiye için ümit vericidir. Nitekim her hafta sonu farklı illerin oda başkanlarıyla buluştuğumuzda da paylaşımlarından bunu görüyorum.

Geçtiğimiz hafta sonu yine Ekonomi Gazetecileri Derneği olarak üç ile mercek tuttuk. Konuklarımız Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş, Sakarya Ticaret  ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Akgün Altuğ ile Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mehmet Büyüksimitçi idi.

Tıpkı daha önceki il başkanları gibi, bu haftaki isimlerin de toplu kalkınma yaklaşımları, havza eğilimleri ve Türkiye’de ekonomiyi dengeleme adına içine girdikleri çaba bence önemli. Üstelik katma değerin de burada geçeceğini öngörüyorlar.

Mesela Kayseri madeni çıkarmanın ötesinde türev ürünlere gidecek bir çalışmayı esas alıyor. Makine konusunda yurtdışından ithal edilen ve Türkiye’de üretimi olmayan ana kalemleri destekliyor.

Bunu yaparken de havza ilkesini esas alıyor. Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mehmet Büyüksimitçi’nin şu ifadesi çok önemliydi: “İstanbul’a alternatif üretim havzaları üretmek zorundayız. Strateji böyle kurgulanırsa, ülke ekonomisi adına dengelenme sağlanabilir. Burada da insan kaynağından lojistiğe kadar ulaşılabilirlik çok önemli. İl olarak teşvik değil, rekabete yaklaşımda adalet istiyoruz.”

Nitekim benzer bir açıklama da Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş’dan geldi. Kesikbaş, artık meseleye bölgesel bakmanın zamanının geldiğinin altını çizdi. Sakarya Ticaret  ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Akgün Altuğ’un üzerinde durduğu Karasu Limanı’nı değerlendirirken “Karasu bağlantısı İç Anadolu’daki tüm kentlerin işine geliyor” dedi.

Kırsaldan göçü engellemenin de bölgesel yaklaşımlardan geçtiğini dile getiren Kesikbaş, İç Anadol’nun büyük bir potansiyeli olduğuna dikkat çekerek hedefi de koydu: “Bu potansiyeli karayoluyla değil, demiryoluyla dünyaya açabiliriz.”

Sakarya’ya döndüğümüzde ise Başkan Altuğ Karasu limanı ile ilgili ana demiryolu hattından bağlantı taleplerini dile getirdi. Böylece limanın kapasitesinin öne çıkacağını ve bilhasssa Avrupa’ya olan ihracatta gümrük kapılarındaki yığılmanın aşılabileceğini belirtti.

Yani genel anlamda kimse ilini kurtarmanın peşinde değil. Bölgesel bir işbirliğinin ve havza modelli kalkınmanın telaşında. Bu strateji de sağlıklı bakış açılarını besliyor. Mesela Sakarya 2030 stratejik planını yapmış. Tüm çalışmalar buna göre şekillendiriyor.

Eskişehir pandemide en büyük kazançlarının entelektüel sermayeyi kaybetmemek olduğunu vurgulayarak, sanayideki bakış açısı değişimini paylaşıyor. Hatta bu bakış açısıyla ile, bölge için çalışacak tasarım ve teknoloji vadileriyle taçlandırmaya yönelik adımlar atıyor.

Orta Anadolu Sanayi Havzası’nı oluşturmak gerektiğini dile getiren Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mehmet Büyüksimitçi, Mersin limanı’na entegre olacak demiryolu projesinin altını çiziyor.

Hepsinden önemlisi üç başkan da eğer Çin’den kayacak bir tedarik potansiyeli varsa, yapılanmadan teknolojik yaklaşıma, işbirliğinden insan kaynağına kadar yapılması gerekenlerin olduğunu anlatıyor.

Başkanlar’ın söyledikleri böyle olsa da, bu sahaya ne kadar yansıyor bilmek güç. Ama şu bir gerçek ki, reel sektör dönüşümün konuşulduğu bu süreci, pandemiye rağmen güçlenebilmek adına geçiriyor.

Daha da önemlisi bakış açılarıyla, işbirliği kültürleriyle, katma değer yaklaşımlarıyla Türkiye’nin çok önünde koşuyor. Bize düşen ise onların nefesini kesmek yerine, yüreklendirmek olmalı.

Aksi takdirde bakın Davos’ta yepyeni bir ekonominin açılan kapısı tartışılıyor. Sizce de artık sahte ve üretilmiş gündemleri bir kenara bırakıp, Türk reel sektörünün sesine ve ihtiyaçlarına kulak vermenin zamanı gelmedi mi?

[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum