İstanbul’un, ekonomideki ağırlığı nedeniyle doğal olarak tüm büyük şehirlerin en kangren sorunlarından biri taksiler... Müşteriye gittiğinizde hizmet kalitesinden, şoföre gittiğinizde kazançsızlıktan yakınıyor.
18 bin taksinin hizmet verdiği İstanbul’da yıllardır bitmeyen tartışmalar var. Kalitesizlik, davranış sıkıntıları, kazan kazanma plaka sahibine verilen günlük fahiş rakamlar, ihtiyaç olmasına rağmen yapılmayan yeni plaka tahsisi, bunların sonucu olarak korsan, çift plaka iddiaları, olmayan plakaların kiralanması, bununla ilgili merkezlerin ve mağduriyetlerin oluşması, para kazanamayan insanlardan kendi sigorta primlerinin istenmesi, can güvenliği problemi gibi gibi gibi...
Peki bu fotoğraf hangi sonuçları ortaya çıkarıyor? Öncelikle günlük parayı fazla verenin taksicilik yapması. Kazanç olmadığı için gerçek şoförlerin piyasadan çekilmek zorunda kalması ya da yok pahasına çalıştırılması.
Yeni plaka tahsisi yapılmadığı için, bir plakanın 2,5 milyon TL’ye kadar ulaşan değeri... Bu değerin kanuna aykırı uygulamaları beraberinde getirmesi. Şu an kanunda öngörüldüğü şekilde taksicilik yapanların oranı İstanbul’da yaklaşık yüzde 10 düzeyinde. Onları tenzih ederim.
Yani gerçekten esnaf olup, sahaya çıkıp plaka sahibi olanlardan bahsediyorum. Geriye büyük bir çoğunluk rantiyeyi oluşturuyor. Rant büyük olunca da kanunu ihlal ederek, gerçek mesleği taksicilik ya da şoförlük olmayanlar burayı bir yatırım aracı gibi görüyor.
Oysa plaka, bir tür ruhsat. Benzetme yapacak olursak lokanta işletme ruhsatından farkı olmaması gerekiyor. Ama siz lokanta açmak için 2 ile 2,5 milyon TL arasında değişen rakamlarda ruhsat parası ödendiğini duydunuz mu?
Üstelik öyle bir sistem kurulmuş ki, ciddi taleplere rağmen İBB’deki komisyondan bir türlü plaka tahsisi kararı çıkmıyor. Şimdi yeni bir model tartışılmaya başlandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ‘kiralama modelini” getireceğini açıkladı.
Bu modele göre taksinin sahibi İBB olacak. Kiralama yapılacak. Devamını Ekrem İmamoğlu’nun kendi ifadeleriyle aktarayım:
“Elbise tek tip olacak, 3 vardiya çalışacak. Herkes istediği gibi hareket edemeyecek. Bunun yanı sıra, elektronik sistemle donatıyoruz bu 5 bin taksiyi. Bunu yapmaya İBB kanunen yetkili.
QR koduyla, İstanbulkart’la taksi paranızı ödeyeceksiniz. Bir de özel tasarım taksi modeli çalışması yarışması başlatacağız. Korunaklı, pandemi sürecine uygun, taksiciyle müdahalesi olmayan… Bildiğimiz sarı taksi olacak, tarife aynı, her şey aynı. Sadece hem taksi eksiğini gidereceğiz hem de bir taksi modeliyle aslında piyasayı dengede tutacağız.”
Elbette açıklamanın ardından feryat figan koptu. Çünkü bu sistem ulaşılabilir plakaları, ulaşamayanın da maaşlı çalışmasını getirir. Bu durumda da 2,5 milyon TL’ye, yani eski parayla 2,5 trilyon TL’ye plaka rantı yiyemezsiniz. Şoför kazanç kaygısına düşmez; kazandığı için agresifliği ortadan kalkar, hatta işçi statüsünde olacağı için sigortalanır.
Açıkçası bu iş çok tartışılır. Çünkü bir yanda siyasetin öte yanda rantiyenin tekerine çomak sokuyor. Fakat gerçekten mesleği bu olanları korumaya alıyor; piyasaya regülasyon getiriyor. Ekrem İmamoğlu, arı kovanına çomak soktu. Şimdi merak ettiğim şu: Rantiye taksiden inecek mi? Bu sistemde iner; ama çok direnir. Hep birlikte izleyip, bu ülkenin rantiyenin mi, vatandaşın mı olduğunu göreceğiz.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR