Ekonomide rahatlatma gündem oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakan Albayrak’ın açıklamalarına baktığımızda yeniden yapılandırmalar ve bir takım destekler gündemde. Bunları seçim yatırımı olarak da görmek mümkün, tıkanmış sokağın açılma ihtiyacını gidermek de...
Neresinden bakarsanız bakın, buna ihtiyaç vardı. Yani yapılanlarla ilgili tartışmaya girmek anlamsız. Asıl burada yaklaşımla ilgili sakatlığı görmek lazım. Ortada bir ekonomik açılımdan çok ulufe dağıtma görüntüsü var. Nitekim bankaların futbol kulüplerine olan desteklerini de bu çerçeveden görmek olası.
Öncelikle yapılanların kamu bütçesine ciddi bir maliyetini olmadığı tespitini yapmak gerekiyor. Ülke ekonomisine var; ama kamu bütçesine yok. Mesela kredilerin ya da kredi kartı borçlarını yapılandırmanın devlete kısa vadeli bir maliyeti yok. Bankalar nezdinde bir problem yaratabilir ki, orada da şüpheli alacak yerine yapılandırma daha cazip geliyor.
Üstelik bunların çiftçilere yüzde 11 faizle yapılandırma dışında bir riski de yok. Çünkü diğerlerinin tamamı eski faizle satılan kredilerin, yeni ve yüksek faizle yeni borçlar ya da bankalar nezdindeki tanımıyla krediler haline dönüştürülmesi bilançoları da fiktif olarak rahatlatıyor. Ödenir mi; işte orası soru işareti...
Esnafa aktarılacak kaynak zaten rutin bir işlem. Buna esnaf ulaşabilir mi; orası da soru işareti... Kredi kartı borçlarının tek bir çatı altında toplanması ve bu yolla da bir çıkış aranması güzel. Ama burada da sonuç alınması cevaba muhtaç yerlerle dolu.
Sigorta priminde 500 kişinin üzerinde istihdam edenlere pozitif ayrımcılık yapılması da güzel. Ama bunlar daha sonra bir affa konu olacak mı bilmiyoruz. Zira o zaman kamu maliyesine kısa vadeli yük haline dönüşür. Ama genel itibariyle baktığınızda hem destek yetersiz; hem de zaten kağıt üzerinde kalan alacaklardan vazgeçmek anlamına geliyor.
Dediğim gibi bunların tümü aslında uygulanabilir yöntemler. Niyeti de şüphesiz seçim. İşte zaten yaklaşım burada sakatlanıyor. Tüm bu rahatlatmayı, belli bir programın parçası olarak yapar, o programı da oluştururken, bunun nedenlerini masaya yatırarak çözüm bulmazsanız, çoğunun orta vadede ekonomiye yeni bir yük, belki de görev zararı olarak geleceğini göreceğimiz kesin.
Öyleyse nedeni ne olursa olsun, arka arkaya yapılmaya çalışılan bu rahatlatma, öncelikle ekonomide büyük sorunlar olduğunun dile getirilmese de kabul edildiğini gösteriyor. Bugüne kadar yapılan hataların eseri olan bu fotoğrafın temizlenmesi güzel. Peki ya sonra?
İşte ulufe ile çözümün arasındaki temel fark ve rahatlatma kavramının taşıdığı anlam burada değişim gösteriyor. Şayet planlı bir ekonomik model içerisinde, zaman kazanmak için bazı rahatlatmaları yapıyorsanız, bunun ekonomik anlamda kabul edilebilir bir tarafı var ve desteklenmelidir.
Lakin bizim sorunumuz daha büyük. Gerçekçi bir ekonomik yol haritamız olmadığı gibi, rahatlatmaya konu meselelerin de nedenlerine bakmıyoruz. Nedenlerini sorgulayıp, bunları ortadan kaldırmadığınız her başlık da, sadece daha sonra önünüze tekrar gelecek başlıklardan ibarettir.
Bu nedenle seçim öncesi müjde diye sunulanların aslında çok da müjde olmadığını, kısa vadeli hareketler anlamına geldiğini ve sorunu çözmek, ardından da çıkışı yakalamak için bir model oluşturulmadığından ekonomiye yeni yükler getireceğini söylemek gerekir.
Ama burası Türkiye... Kısa vadeli yaşayanların memleketiyiz biz. İktidar seçim öncesi bu rahatlatmayı yapar; elektrik dağıtım şirketlerini de işin içine katarak elektrikten kredilerin ötelenmesine yeni bir açılım sağlar; ardından da oyları toplar.
Sonra hiçbir şey düzelmeyip, aksine hedefsiz ulufe dağıtıldığından daha büyük maliyetlerle karşılaşır ve birbirimize sormaya başlarız: Ne oldu şimdi; neden bunlar benim başıma geldi? Ama bunun hiçbir soruna çaresi olmaz. Çünkü her seferinde patates ekip, domates alacağımıza inandırılıyoruz. Kısa vadeli yaşadıkça da, sonrasında daha çok batıyoruz.
Lakin onun da bir çaresi var. Anlatmak, enflasyon canavarı, stokçular, fırsatçılar, dış güçler, faiz lobisi derken yeni bir isim bulmaya bakar. Hayırlı rahatlamalar...
FACEBOOK YORUMLAR