Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Rafa mal tehlikesi

14 Ekim 2020 - 10:50

Sanayi üretiminde Ağustos ayı itibariyle yıllık yüzde 10,4 oranında, ciro endeksinde de yüzde 23,5 artış yakalanmışken bu yazıyı yazmak belki hoş kaçmıyor ama dost acı söyler. Ne yazık ki, bir dolduruş ya da korku içinde kimse işin iç yüzünü analiz etmiyor ve bir coşku vererek sorunların üzerini örtebileceğini zanneden bir anlayış içinde davranıyor.

 

Reel sektörün sorunları zaten çok büyük. Pandemi sürecinin ardından iyi kötü çarkların dönmeye başlamış olması ve bazı istatistiksel verilerin elde edilmesi, problemleri ortadan kaldırmıyor.

 

Önce sanayi üretimindeki artışa bakalım. İç piyasanın hali zaten herkes tarafından biliniyor. Yani oradan bir hayır beklemek, şu dönem içinde koşullar değişmeden çok zor. Dünyaya dönersek rekabetin kızıştığı ve ekonomilerin büyüme problemi yaşadığı bir süreç içinde ticaret savaşları, korumacılık gölgesinde yaşanıyor.

 

Ama mesele tam olarak bu da değil. Bundan daha büyük ve birbirine bağlı iki problem var. Öncelikle dış ticaret rakamlarımıza göz attığımızda örneğin lokomotif sektörlerden otomotive mercek tutalım.

 

Yılın ilk dokuz ayında üretim yüzde 19, ihracat yüzde 33 azaldı. Genel dış ticarete baktığımızda ise cari açık besleyen cinsten dış ticaret açığı vermeye devam ediyoruz. Eylülde geçen yıla göre 4,9 milyar dolar açık verdik.

 

Yine bu açık kompozisyonunu incelediğimizde, dış ticaret açığına neden olan ithalatın yüzde 73’ünün ara malı ve teçhizat olduğunu görüyoruz. Yani daha basit bir anlatımla, zararına bir ticaret yapıp, elimize geçen parayı da yurtdışının makinecisine, hammadde firmasına aktarıyoruz.

 

Diyelim ki bu sorunu aştık. Asıl bu başlık altında bundan da önemli bir mesele var. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından Kuzey Afrika ülkeleri de bize dolaylı ambargo uygulamaya başladı. Fas, Cezayir ve Tunus son bir ayda gümrükte bekleme sürelerini 5 katına çıkardı. Mesela Fas, bin 200 kalem üründe gümrük vergilerini yüzde 90 arttırdı.

 

Hatta Suudi Arabistan boykotu açıktan uyguladığını da beyanatlarla pekiştirdi. Bunlar açıktan yapılanlar. Bir de iki maldan birini sattığımız Avrupa pazarında da ilginç işler oluyor. Geçtiğimiz günlerde webinar üzerinden Almanya pazarı ile ilgili katıldığım ve Almanlar’ın da olduğu bir toplantıda önemli bir vurguya şahit oldum.

 

Almanya’ya yatırım yapmak isteyenlere yardımcı olan firmalardan birinin en yetkili ismi söz alarak şu ifadeyi kullandı. ‘Almanya üzerinden Avrupa’da, açıktan değil ama masa altından ambargo uygulanıyor. Bürokrasi ile taleplerin hepsi öteleniyor.’

 

Masa altı ambargo... İlginç bir vurgu değil mi? Üstelik o toplantıda kimse de bunu yalanlamadı. Velhasıl kelam işin rengi öyle gözüktüğü gibi değil. Türk reel sektörü, önemli pazarlarının hepsinden soyutlanmaya, oralarda engellenmeye başlandı. Bunun sebeplerini tartışabiliriz; ama sebepleri vakayı ve riski değiştirmiyor.

 

Bu fotoğraf içerisinde de geriye tek bir gerçek kalıyor. Şayet üretim başladıysa, reel sektör yine stok üretimi, yani rafa üretim gerçekleştiriyor ve bunun sonuçları bir öncekinden çok daha dramatik olabilir.

 

Birbirine bağlı iki konu demiştim. Diğeri de yüzde 23,5 arttığı söylenen ciro endeksi. Bunun sağlamasını tek bir hesapla sizlerle paylaşacağım. Geçen yıl ile mukayese edilerek elde edilen bu ciro artışının hesabını doğru yapmak durumundayız.

 

Çünkü geçen yıl 13 Ekim itibariyle dolar kuru 5,87... Bugün ise 7,90 civarında tutunmaya çalışıyor. Bu da sadece dolar bazında yüzde 38 erime demektir. Şimdi hesabı siz yapın. TL bazında ciro yüzde 23,5 arttıysa ama dolar bazında yüzde 38 eridiyse kazanç mı var, zarar mı?

 

Ne yazık ilk başta da söylediğim gibi dost acı söyler. Bir an önce bu gerçeklerle yüzleşip, önlem almaya başlamazsak da çok daha farklı tatsızlıklar yaşarız. Lakin görmezden gelip yürümek istiyorsanız; ne diyeyim; hayırlı yolculuklar...

 

[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum